Geçtiğimiz hafta Şeker Bayramı idi. Herkesin geçmiş bayramı kutlu olsun.
Haftanın yarısı bayram olunca insan pazartesi, salı ve çarşambanın yarısında da iş moduna giremiyor tabi. Neyseki bizim ofisin de çoğunluğu yoktu ve tüm hafta boyunca ofis tatili yaptık. O nasıl oluyor demeyin, hiç telefon çalmıyor mesela, gelen-giden-toplantı yok. E bize de iş çıkmıyor, hal bu olunca.
Çarşamba günü öğlen çıktım ofisten, Sevgilimle matbaamızı aradık, davetiyelerimizin hazır olduğunu öğrendik. Ben önce koştur koştur La Bianca'ya gittim. Bayramda ayakkabımı almayı planlıyordum ama gelinliğimi görmeyeli o kadar uzun zaman geçmişti ki rengini, şeklini herşeyini unutmuştum. Gelinliğimi gördüm, küçük bir kumaş parçası aldım ve Kızılay'a gittim. Sevgilimle buluşup davetiyelerimizi ve etiketlerimizi aldık, çok da beğendik. Damgamız hazırdı, iplerimiz de hazırdı, bir an önce eve gidip yapmaya başlamamak için zor tuttuk kendimizi.
O gün eve döndüğümde bir güzel spor yaptım. Saat 7de düştüm yollara, sitede 3 tur yürüdüm. Kulağımda kulaklık, ooohh... Eve geldim, biraz dinlendim, 8 civarı David Amca ile Asthanga yoga yapmaya başladım. Yürüyüşün üzerine öyle yorulmuşum ki, yogayı tamamlayamadım bile... Tabi o gece pestil gibi uyudum.
Ertesi gün Bayramın birinci günüydü ve ben sabahın 8:30'unda uyandım!! O akşam iki aile bizde yemek yiyecektik. Bayramlaşma ve kahvaltı fasıllarından sonra evi toparlamaya başladık. Bir güzel sildik, süpürdük, annecim yemekler yapmaya başladı, ben de yanında durup izledim. Akşam 7 gibi annemler ve Sevgilim geldiler. Önce bahçede oturduk sohbet ettik biraz, sonra sofraya geçtik, yedik içtik, güldük.
Gece 12 gibi kalktılar, onlar gidince biz de Kuki'yi gezdirelim dedik. Ben taktım tasmasını çıkardım dışarı. Bizim yan evimizde de bir köpek var Jack Russel cinsi, hani Maske filmindeki köpekten. Yemek sonrası bahçede otururken köpeği serbest bıraktıklarını gördük. Hayvan tazı gibi bir o tarafa koşuyor bir diğer tarafa. Ben Kuki'yi çıkarmadan önce annem dışarıyı kontrol etti, sahiplerine sordu serbest mi diye. Onlar da evde dediler. Biz Kukiş'le dolaştık, eve dönüyoruz. Tam bizim evin köşesine gelince ben yine durdum, ortalığı kontrol edeyim dedim. Tam kafamı uzatmışken komşu köpeğinin evden fırladığını gördüm. Bir anda dondum kaldım ama yanımıza gelirse bağırırım korkuturum diye düşündüm. Bir yandan da beynim "Kuki'yi kucağına al!" uyarısı veriyordu ama kalakaldım öyle. Ve o salak köpek gözlerimin önünde geldi benim minik Kukiş'imin poposuna yapıştı. Kuki öyle bir çığlık attı ki kulaklarımdan gitmiyor. Ben de bağırmaya başladım, ama köpek hiç tınmıyor. Azıcık eğilmemle Kuki omzuma kadar sıçradı, köpek hala poposunda, bırakmıyor..
Bir ara yere düştü sonra yine zıpladı, yine yapıştı poposuna. O sırada bizimkiler yetişti, daha doğrusu babam aldı kucağına, eve götürdü. Tasmanın ucu elimde olduğu için ben de peşinden eve gittim, köpek hala yanımızda zıplıyor; ama ne zıplamak.. Benim omzuma kadar çıkıyor! Babam içeri girdi ben dışarıda kaldım; çünkü kapıyı açarsam eve girecek. Sonunda birisi, kim bilmiyorum, köpeği tuttu da biz de içeri girebildik. Tabi Kuki'nin poposu kan içinde. Hemen Baticon ve Tentürdiyot sürdük ve veterineri aradık. Veteriner de enfeksiyon kapabilir deyince, babamla kardeşim veterinere gittiler. Ben annemle evde oturmuş ağlıyorum. Sevgilimi aradım, ona anlattım durumu, onlar da üzüldüler. Yarım saat önce güle oynaya çıkmışlar evden, hemen ardından bu olay. Babamlar veterinerde antibiyotik iğne yaptırmışlar, geldiler eve. Kuki masanın altından çıkmıyor! Sevmek istiyoruz falan ama yaklaşamıyoruz bile. O gece hiçbirimizi uyku tutmadı tabi, birimiz yattı diğerimiz kalktı.
İnsan birçok şeye üzülüyor, tamam şöyle bir gerçek var, köpeği ne kadar tutmak istesen de bazen kaçıyor, engel olamıyorsun. Ama o akşam biz otururken (yan evde de misafirler vardı), o köpekle nasıl oynadıklarını gördük. Gözüne gözlük takıp fotoğraf çektirmeler, hayvancağızı her yöne çekiştirmeler, mıncıklamalar... E zavallı sıkılıyor ve de sinirleniyor tabi. Bir de üstüne misafirlerden biri sokağa salınca (evet resmen tasmasından tutup sokağa bıraktı) hayvan sinirini birşeyden çıkarmak istiyor. Tesadüf onun üzerine Kuki'yle karşılaşınca (zaten iki dişi köpek birbirini hiç sevmiyor), batırdı dişlerini.
İşte bayramın ilk günü bizim için güzel başlayıp kötü bitti. Gerçekten çok kötü...
Haftanın yarısı bayram olunca insan pazartesi, salı ve çarşambanın yarısında da iş moduna giremiyor tabi. Neyseki bizim ofisin de çoğunluğu yoktu ve tüm hafta boyunca ofis tatili yaptık. O nasıl oluyor demeyin, hiç telefon çalmıyor mesela, gelen-giden-toplantı yok. E bize de iş çıkmıyor, hal bu olunca.
Çarşamba günü öğlen çıktım ofisten, Sevgilimle matbaamızı aradık, davetiyelerimizin hazır olduğunu öğrendik. Ben önce koştur koştur La Bianca'ya gittim. Bayramda ayakkabımı almayı planlıyordum ama gelinliğimi görmeyeli o kadar uzun zaman geçmişti ki rengini, şeklini herşeyini unutmuştum. Gelinliğimi gördüm, küçük bir kumaş parçası aldım ve Kızılay'a gittim. Sevgilimle buluşup davetiyelerimizi ve etiketlerimizi aldık, çok da beğendik. Damgamız hazırdı, iplerimiz de hazırdı, bir an önce eve gidip yapmaya başlamamak için zor tuttuk kendimizi.
O gün eve döndüğümde bir güzel spor yaptım. Saat 7de düştüm yollara, sitede 3 tur yürüdüm. Kulağımda kulaklık, ooohh... Eve geldim, biraz dinlendim, 8 civarı David Amca ile Asthanga yoga yapmaya başladım. Yürüyüşün üzerine öyle yorulmuşum ki, yogayı tamamlayamadım bile... Tabi o gece pestil gibi uyudum.
Ertesi gün Bayramın birinci günüydü ve ben sabahın 8:30'unda uyandım!! O akşam iki aile bizde yemek yiyecektik. Bayramlaşma ve kahvaltı fasıllarından sonra evi toparlamaya başladık. Bir güzel sildik, süpürdük, annecim yemekler yapmaya başladı, ben de yanında durup izledim. Akşam 7 gibi annemler ve Sevgilim geldiler. Önce bahçede oturduk sohbet ettik biraz, sonra sofraya geçtik, yedik içtik, güldük.
Gece 12 gibi kalktılar, onlar gidince biz de Kuki'yi gezdirelim dedik. Ben taktım tasmasını çıkardım dışarı. Bizim yan evimizde de bir köpek var Jack Russel cinsi, hani Maske filmindeki köpekten. Yemek sonrası bahçede otururken köpeği serbest bıraktıklarını gördük. Hayvan tazı gibi bir o tarafa koşuyor bir diğer tarafa. Ben Kuki'yi çıkarmadan önce annem dışarıyı kontrol etti, sahiplerine sordu serbest mi diye. Onlar da evde dediler. Biz Kukiş'le dolaştık, eve dönüyoruz. Tam bizim evin köşesine gelince ben yine durdum, ortalığı kontrol edeyim dedim. Tam kafamı uzatmışken komşu köpeğinin evden fırladığını gördüm. Bir anda dondum kaldım ama yanımıza gelirse bağırırım korkuturum diye düşündüm. Bir yandan da beynim "Kuki'yi kucağına al!" uyarısı veriyordu ama kalakaldım öyle. Ve o salak köpek gözlerimin önünde geldi benim minik Kukiş'imin poposuna yapıştı. Kuki öyle bir çığlık attı ki kulaklarımdan gitmiyor. Ben de bağırmaya başladım, ama köpek hiç tınmıyor. Azıcık eğilmemle Kuki omzuma kadar sıçradı, köpek hala poposunda, bırakmıyor..
Bir ara yere düştü sonra yine zıpladı, yine yapıştı poposuna. O sırada bizimkiler yetişti, daha doğrusu babam aldı kucağına, eve götürdü. Tasmanın ucu elimde olduğu için ben de peşinden eve gittim, köpek hala yanımızda zıplıyor; ama ne zıplamak.. Benim omzuma kadar çıkıyor! Babam içeri girdi ben dışarıda kaldım; çünkü kapıyı açarsam eve girecek. Sonunda birisi, kim bilmiyorum, köpeği tuttu da biz de içeri girebildik. Tabi Kuki'nin poposu kan içinde. Hemen Baticon ve Tentürdiyot sürdük ve veterineri aradık. Veteriner de enfeksiyon kapabilir deyince, babamla kardeşim veterinere gittiler. Ben annemle evde oturmuş ağlıyorum. Sevgilimi aradım, ona anlattım durumu, onlar da üzüldüler. Yarım saat önce güle oynaya çıkmışlar evden, hemen ardından bu olay. Babamlar veterinerde antibiyotik iğne yaptırmışlar, geldiler eve. Kuki masanın altından çıkmıyor! Sevmek istiyoruz falan ama yaklaşamıyoruz bile. O gece hiçbirimizi uyku tutmadı tabi, birimiz yattı diğerimiz kalktı.
İnsan birçok şeye üzülüyor, tamam şöyle bir gerçek var, köpeği ne kadar tutmak istesen de bazen kaçıyor, engel olamıyorsun. Ama o akşam biz otururken (yan evde de misafirler vardı), o köpekle nasıl oynadıklarını gördük. Gözüne gözlük takıp fotoğraf çektirmeler, hayvancağızı her yöne çekiştirmeler, mıncıklamalar... E zavallı sıkılıyor ve de sinirleniyor tabi. Bir de üstüne misafirlerden biri sokağa salınca (evet resmen tasmasından tutup sokağa bıraktı) hayvan sinirini birşeyden çıkarmak istiyor. Tesadüf onun üzerine Kuki'yle karşılaşınca (zaten iki dişi köpek birbirini hiç sevmiyor), batırdı dişlerini.
İşte bayramın ilk günü bizim için güzel başlayıp kötü bitti. Gerçekten çok kötü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder