31 Mart 2012 Cumartesi

Sek Yoğurt

Benim en sevdiğim yoğurttur Sek, öyle ki ona alıştıktan sonra Pınar'mış, Sütaş'mış yiyemez oldum, tadı ekşi ekşi geliyor.

Reklamları da iyi hoş, çok eğlenceli; ama....

Taaa Şubat ayı başında bir yoğurt almışız 1000 gr galiba. Normalde bizde yoğurt kalmaz, haftasına biter; fakat nasıl olduysa bu yoğurt bugüne kadar kalmış. Son kullanım tarihi de 10 Şubat mı öyle bir şey. Geçenlerde fark ettim, içine baktım, kokladım, tertemiz, sapasağlam. Bir kaşık tadına bakayım dedim, mis gibi...

Annelerimiz anlatır ya yoğurdu 2-3 günde yiyeceksin sonra bozulur. Bunun üstünden iki ay geçmiş hala sağlam. Bir tuhaflık yok mu sizce de? Ben korktum açıkçası...


Yoğurt makinesi mi alsak???

17 Mart 2012 Cumartesi

İmza Kızın


Takip ettiğim bloglardan sevgili Leylak Dalı paylaşmış bu kampanyayı. Kopyala yapıştır yöntemiyle aynen aktarıyorum:
 
"Proje bir kitap olacak, içeriği ise tamamen duygusal:)) Şaka bir yana 100 tane kadından babalarına mektup yazmaları isteniyor. Yazılan bu mektuplar bir kitapta toplanıp basılacak ve elde edilecek gelir Darüşşafaka'ya, kimsesiz kızlara  bağışlanacak. Eğer siz de bu projede yer almak isterseniz babanıza A4 formatında, tek sayfalık bir mektup yazıp "imzakizin@gmail.com" adresine yollamanız yeterli. Gerisini Selgin ve Esra halledecek. Mektubunuzda babanıza duygularınızı anlatabilir, bir anınızı dile getirebilir, onun için yazdığınız bir şiiri ekleyebilirsiniz, size kalmış. Yazılanların proje sorumlularına son iletilme tarihi 1 Nisan, Babalar Günü'ne yetiştirilmeye gayret edilecek. Daha fazla bilgi ve detay almak isterseniz buraya buyrun:



iletişim: imzakizin@gmail.com"

Gar Gış Gıyamet


Angaralıya (!) sormuşlar 3G nedir diye, Gar Gış Gıyamet demiş.

Behzat Ç ile ünlenen "Angara" sözünden nefret etsem de espri böyle olduğu için yazmak zorundaydım. Kış mevsimi geride kaldı; ama yaşadığımız olaylı günleri yazmazsam olmazdı. Geç de olsa anlatıyorum işte..

Evimizde her ne kadar kullanamasak da en sevdiğim yer oturma odamız. Kullanamıyoruz çünkü hala sevgili Hemnes'imizden başka eşyamız yok. En yoğun kar yağışının sonrasındaki günlerden biriydi, cumartesi gecesi saat 1,5 civarı Okan'ı izlerken "şıp" diye bir ses duyduk. Önem verilecek bir şey değildi aslında; fakat bakmak geldi içimizden. İyi ki de bakmışız, canım oturma odamızın parkeleri kabarmış, minik bir tepecik olmuş! Ama etrafta su yok?? Nereden, nasıl diye araştırırken balkon kapısını açmamızla balkonu su bastığını gördük. Balkonumuzun ince bir gideri var. Kar yağınca giderimizin içi buz tutmuş, havalar biraz ısınınca balkonda ve çatıda güneş gören karlar erimiş, suları balkona akmış; fakat giderdeki buz çözülmediği için balkonumuz minik bir havuz haline gelmiş. Hatırı sayılır yüksekliğe ulaşan su kendine bir yol bulmuş ve parkelerimizin altına doğru ilerlemiş. Hemen aldık elimize kovaları, kürekleri, suları temizlemeye giriştik. 1 saatten fazla sürdü, suları boşalttık, henüz çözülmemiş buzların kırabildiğimiz kadarını temizledik, Vileda ile sildik süpürdük. Gideri de açmaya çalıştık tabii; ama mümkün değil olmuyor. "En azından suları temizledik" diyerek içeri girdik, zaten çok üşümüş ve yorulmuştuk, yattık uyuduk.

Sabah kalkar kalkmaz balkon geldi aklıma, gidip bakmamla ne göreyim, gece nasıl bulduysak aynen o halde! Güneş sağolsun Cumartesi günü eritemediği karları da eritmiş, çatılar tertemiz ama bizim balkon göl. Çünkü her yer eriyor bizim giderde tık yok! Suları kovalarla temizledim yine, Vileda ile sildim, yerleri kuruladım; ancak buzlara bir çare bulmazsak bu iş böyle sürmeye devam edecekti. Arabanın antifrizleri geldi aklıma, gittim bagajdan bir şişe antifriz aldım, balkona döktüm. Faydası oldu gerçekten, ben vurdukça buzlar parçalanmaya başladı, giderdekiler hariç :) Ben giderin Nisan'a kadar açılmasından ümidimi kesmişken, şansımıza sonraki günler sıcak geçti de tüm buzlar eridi.

O günden sonra her kar yağışında gideri kontrol eder olduk, buna rağmen 1-2 kere daha su baskınına ramak kalmışken kurtarma operasyonuna başladık. Siz siz olun kar mevsimi geldiğinde balkon giderinizi kontrol etmeyi ihmal etmeyin!

Bunu anlatmazsam içimde kalırdı, anlattım rahatladım, oh :)