Haftalar geçiyor, geçtikçe heyecan tırmanıyor, sinirler geriliyor.
Bu haftayı tam anlamıyla davetiyelerimize adadık. İnternette çok gezdik, çok aradık ve bu resmi bulduk. Hoşumuza gitti ve davetiyelerimizi aynı şekilde yaptırmaya karar verdik. Tabi resimde görünen şey bir kutu. Biz o kutunun yerine yukarı doğru açılan, kalın kraft kağıdından yapılmış, 16 x 16 boyutlu bir kart koyacağız. Rengi de resimdeki renge yakın. Üzerinde aynı bu şekilde kesilmiş isim etiketi olacak. Kırmızı-bordo arası hasır bir ip ile kartı 4 tarafından bağlayacağız ve tabiki sol üst köşesinde kırmızı damgamız olacak. Ben Sevgilimin el yazısını çok beğendiğim için isim etiketlerini divit kalem ile Sevgilim yazacak.
Dış görünümü elimizde örnek olduğu için kolayca hallettik; fakat içinin nasıl olacağı düşünücesi bizi çok uğraştırdı. Farklı birşey olsun istedik, romantik olsun istedik, BİZ'i anlatsın istedik ve hoş olduğunu düşündüğümüz bir tasarım yaptık bakalım :)
Geçen salı iş çıkışı matbaaya gidecektik; fakat saat 17:45'te öyle bir yağmur yağmaya başladı ki, ikimiz de kafalarımızı çıkaramadık ofislerimizden. Gerçi ben bir cengaverlik yapıp "hayır matbaaya söz verdik gitmem lazım" diye kendimi sokağa attım ama 3 adım ötedeki apartmanın girişinde mahsur kaldım. Yağmur gökyüzünden yere bir tül perde inmiş gibi yağıyordu, rüzgarsa perdeyi dalgalandırmakla kalmıyor, neredeyse beni savuruyordu. Sonuçta o gün kendimizi eve zor attık. Matbaaya ancak perşembe akşamı gidebildik ve kağıdına rengine herşeyine karar verdik. Sıra yine geldi tasarımı yapmaya; ama matbaacı amca da sağolsun hiç yardımcı olmuyor. "Siz yapın biz basarız" diyor; ama sorun yapmakta zaten.. "Örnek?" diyorum "yok" diyor. Sonuçta 1,5 saatte yalnızca davetiyenin renklerine karar vermiş olarak ayrıldık matbaadan.
Programa göre Cuma günü biz tasarımı gönderecektik ona, o da Cumartesi günü basmaya başlayacaktı, ama Cuma günü ikimiz de öylesine yoğunduk ki, değil davetiyeyi düşünmek, GTalk'ta konuşamadık bile. Akşama bırakalım biz bu işi dedik ve Sevgilim bize akşam yemeğine geldi. Yemeğin vermiş olduğu rehavetle ancak 2-3 cümlelik bir taslak oluşturabildik; ama hala ortada birşey yok. Cumartesi günü bilgisayar başında onu ekledik, bunu çıkardık, şunu yazdık derken taslak davetiyeye benzedi. Bunu matbaamıza mail attık hemen ve birkaç saat sonra yanına geleceğimizi söyledik. Cumartesi günü ben çalışıyordum yine, saat 2de işten çıktım, 2:30'da Kızılay'daydık. Yarım saat konuştuk(m) durduk(m) (=> tasarım çalışmaları boyunca aralıksız konuşabildiğimi ve saçmalayabildiğimi farkettim). Sonunda tamam dedik ve Pazartesi basıma başlanmasını onayladık. Fakat benim için iş "tamam" deyince bitmiyor tabi. Kızılay'dan Ulus'a gidene kadar "orası öyle mi olsaydı, burası böyle mi olsaydı" dedim durdum, işin kötüsü bir de matbaayı arayıp düzeltme yaptım.
Ulus'ta damgacımız vardı, biraz dolaşarak bulduk dükkanını. Damgamızın siparişini vermek 10 dakika sürdü, fakat bunun 5 dakikasını neden damga istediğimizi açıklamakla geçirdik. Damgacı ile konuşurken farkettik ki, biz davetiyenin üzerine tarih yazmadık!! Çıkar çıkmaz matbaayı aradık, tarihi eklemesini rica ettik. Ulus'tan Kızılay'a döndük tekrar ve davetiyelerimizi bağlamak için ip aramaya başladık. İnanmayacaksınız ama davetiye içeriğinden sonra en zorlandığımız bölüm ip bulmak oldu. Roj ipi diye birşey varmış, tam bizim istediğimiz şey. Ama bu ip doğal olduğu için renkli olmuyormuş, sadece halat renginde. Renkli olsun istediğimiz için aramaya devam ettik ve hanımların çanta/ şapka örmekte kullandıkları hasır iplerden bulduk. Her iki ipten de aldık; ancak hasır ipin kopma riski var tabi. Davetiyelerimiz geldikten sonra deneyeceğiz bakalım...
Cumartesi günü davetiye hazırlıklarımızı bu şekilde tamamladıktan sonra Sevgilim Tunalı'ya gitti, ben ise annemlerle buluşup perdeciye gitmek için ablamların mağazasına gittim. Hep beraber Gaziosmanpaşa'daki Arnova Perde'ye gittik ve çok çeşitli modeller arasından evimizin perdelerini hemen seçtik. Hepsi de çok güzel oldu, takıldıktan sonra resimlerini koyacağım... Perdecide de 1,5 saat kadar oyalandıktan sonra Sevgilimle Tunalı'da buluştuk ve bir baktım ki kolunda kocaman bir dövme!!!
Ne zamandır istiyordu dövme yaptırmayı, o gün dolaşırken girmiş bir dövmeciye, konuşmuş, anlaşmış ve yaptırmış. Kolunun altı kısmına, bileğiyle dirseği arasına romen rakamlarıyla doğum tarihini yazdırmış ve çok ama çok yakışmış. Bizimkilerin bu durumdan henüz haberleri yok, gösterecekleri tepkiyi heyecanla bekliyoruzz :)
Sevgiler,
Bu haftayı tam anlamıyla davetiyelerimize adadık. İnternette çok gezdik, çok aradık ve bu resmi bulduk. Hoşumuza gitti ve davetiyelerimizi aynı şekilde yaptırmaya karar verdik. Tabi resimde görünen şey bir kutu. Biz o kutunun yerine yukarı doğru açılan, kalın kraft kağıdından yapılmış, 16 x 16 boyutlu bir kart koyacağız. Rengi de resimdeki renge yakın. Üzerinde aynı bu şekilde kesilmiş isim etiketi olacak. Kırmızı-bordo arası hasır bir ip ile kartı 4 tarafından bağlayacağız ve tabiki sol üst köşesinde kırmızı damgamız olacak. Ben Sevgilimin el yazısını çok beğendiğim için isim etiketlerini divit kalem ile Sevgilim yazacak.
Dış görünümü elimizde örnek olduğu için kolayca hallettik; fakat içinin nasıl olacağı düşünücesi bizi çok uğraştırdı. Farklı birşey olsun istedik, romantik olsun istedik, BİZ'i anlatsın istedik ve hoş olduğunu düşündüğümüz bir tasarım yaptık bakalım :)
Geçen salı iş çıkışı matbaaya gidecektik; fakat saat 17:45'te öyle bir yağmur yağmaya başladı ki, ikimiz de kafalarımızı çıkaramadık ofislerimizden. Gerçi ben bir cengaverlik yapıp "hayır matbaaya söz verdik gitmem lazım" diye kendimi sokağa attım ama 3 adım ötedeki apartmanın girişinde mahsur kaldım. Yağmur gökyüzünden yere bir tül perde inmiş gibi yağıyordu, rüzgarsa perdeyi dalgalandırmakla kalmıyor, neredeyse beni savuruyordu. Sonuçta o gün kendimizi eve zor attık. Matbaaya ancak perşembe akşamı gidebildik ve kağıdına rengine herşeyine karar verdik. Sıra yine geldi tasarımı yapmaya; ama matbaacı amca da sağolsun hiç yardımcı olmuyor. "Siz yapın biz basarız" diyor; ama sorun yapmakta zaten.. "Örnek?" diyorum "yok" diyor. Sonuçta 1,5 saatte yalnızca davetiyenin renklerine karar vermiş olarak ayrıldık matbaadan.
Programa göre Cuma günü biz tasarımı gönderecektik ona, o da Cumartesi günü basmaya başlayacaktı, ama Cuma günü ikimiz de öylesine yoğunduk ki, değil davetiyeyi düşünmek, GTalk'ta konuşamadık bile. Akşama bırakalım biz bu işi dedik ve Sevgilim bize akşam yemeğine geldi. Yemeğin vermiş olduğu rehavetle ancak 2-3 cümlelik bir taslak oluşturabildik; ama hala ortada birşey yok. Cumartesi günü bilgisayar başında onu ekledik, bunu çıkardık, şunu yazdık derken taslak davetiyeye benzedi. Bunu matbaamıza mail attık hemen ve birkaç saat sonra yanına geleceğimizi söyledik. Cumartesi günü ben çalışıyordum yine, saat 2de işten çıktım, 2:30'da Kızılay'daydık. Yarım saat konuştuk(m) durduk(m) (=> tasarım çalışmaları boyunca aralıksız konuşabildiğimi ve saçmalayabildiğimi farkettim). Sonunda tamam dedik ve Pazartesi basıma başlanmasını onayladık. Fakat benim için iş "tamam" deyince bitmiyor tabi. Kızılay'dan Ulus'a gidene kadar "orası öyle mi olsaydı, burası böyle mi olsaydı" dedim durdum, işin kötüsü bir de matbaayı arayıp düzeltme yaptım.
Ulus'ta damgacımız vardı, biraz dolaşarak bulduk dükkanını. Damgamızın siparişini vermek 10 dakika sürdü, fakat bunun 5 dakikasını neden damga istediğimizi açıklamakla geçirdik. Damgacı ile konuşurken farkettik ki, biz davetiyenin üzerine tarih yazmadık!! Çıkar çıkmaz matbaayı aradık, tarihi eklemesini rica ettik. Ulus'tan Kızılay'a döndük tekrar ve davetiyelerimizi bağlamak için ip aramaya başladık. İnanmayacaksınız ama davetiye içeriğinden sonra en zorlandığımız bölüm ip bulmak oldu. Roj ipi diye birşey varmış, tam bizim istediğimiz şey. Ama bu ip doğal olduğu için renkli olmuyormuş, sadece halat renginde. Renkli olsun istediğimiz için aramaya devam ettik ve hanımların çanta/ şapka örmekte kullandıkları hasır iplerden bulduk. Her iki ipten de aldık; ancak hasır ipin kopma riski var tabi. Davetiyelerimiz geldikten sonra deneyeceğiz bakalım...
Cumartesi günü davetiye hazırlıklarımızı bu şekilde tamamladıktan sonra Sevgilim Tunalı'ya gitti, ben ise annemlerle buluşup perdeciye gitmek için ablamların mağazasına gittim. Hep beraber Gaziosmanpaşa'daki Arnova Perde'ye gittik ve çok çeşitli modeller arasından evimizin perdelerini hemen seçtik. Hepsi de çok güzel oldu, takıldıktan sonra resimlerini koyacağım... Perdecide de 1,5 saat kadar oyalandıktan sonra Sevgilimle Tunalı'da buluştuk ve bir baktım ki kolunda kocaman bir dövme!!!
Ne zamandır istiyordu dövme yaptırmayı, o gün dolaşırken girmiş bir dövmeciye, konuşmuş, anlaşmış ve yaptırmış. Kolunun altı kısmına, bileğiyle dirseği arasına romen rakamlarıyla doğum tarihini yazdırmış ve çok ama çok yakışmış. Bizimkilerin bu durumdan henüz haberleri yok, gösterecekleri tepkiyi heyecanla bekliyoruzz :)
Sevgiler,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder