25 Ağustos 2010 Çarşamba

Haftasonu Dediğin

Haftasonu dediğin böyle olmalı.

Cumartesi sabahı saat 7:30 da otobüse binmeli, İstanbul'a doğru yol almalı. Sabah serinliğinde yola çıkmak bir güzel oluyor ki sormayın... Sevgilisi yanında olmalı insanın ama otobüslerde televizyon olmamalı.. İster istemez herkesin gözü televizyona takılıyor ve ne yolun farkına varıyorsun ne sevgiliyle yapılan yolculuğun tadına..

21 Ağustos Cumartesi sabahı serin ve sakin bir yolculuğun ardından minik yeğenimiz Rüya Ada'nın 1. yaş günü partisine katılmak için tam vaktinde İstanbul Ataşehir'e inmiştik. Parti kuzenimin evine çok yakın olan bir kafede, Ceviz Ağacı'nda yapılacaktı. Ben İstanbul'u doğru düzgün bilmem, zaten geliş gidişlerim hep günübirlik olmuştur. İlk kez bu ziyaretimizde 1 gece kaldım. O da bambaşka bir gece oldu!!

Otobüsten indiğimizde kuzenimin eşi (Sevgilimin kankası) karşıladı bizi, beraber evlerine gittik, bebişimiz yeni kalkmıştı uykudan, mahmur gözleriyle karşısında bizi görünce çok şaşırdı, ama tanıdı da. Minik dişlerini göstere göstere gülümsemeye başladı. Karşınızda küçücük bir insan var yaa, yeni bir insan ve sizi tanıyor! Bu çok değişik bir his.. Annem, babam ve kardeşim Ada Hanım'a öğle yemeğinde eşlik etmek üzere yengem ve dayımla beraber kuzenlerimde kalırken biz de (ben, Sevgilim, kuzenim ve eşi) Ceviz Ağacı'na ortamı süslemeye gittik. Partinin başlama saati olan 14:00'te herşey hazırdı ve doğumgünü kızı da cici elbisesiyle kafeye gelmişti. :D

3 saat boyunca kutlamalar yaptık, fotoğraflar çektik, pastalarımızı yedik, hediyelerimizi açtık. Saat 5'te partinin bitmesiyle annemlerin İstanbul'dan ayrılma vakti de gelmiş oldu; çünkü dönüş biletlerini aynı gün 19:30'daki otobüse almışlardı.

Ada Hanım'ın uyku saati geldiğinden herkes eve giderken, Sevgilimle ben İstanbul'da gezintiye çıktık. Önce motorla karşıya geçip, benim çok sevdiğim Ortaköy'e gittik. Hemen girişte küçük bir dükkan gördük, Osmanlı motifli eşyalar satan sevimli bir yer. Epey bakındıktan sonra iki tane yuvarlak yastık kılıfı aldım. Yeşil kaftan kumaşı üzerine altın sarısı çiçek işlemeleri var. Bence şık oldu :) Kısa bir Ortaköy turu attıktan sonra akşam yemeği için kuzenlerimle buluşacağımız Taksim'e gittik. Saat henüz erken olduğundan İstiklal'de aşağı doğru yürüdük. Sevgilim bana köz mısır aldı ve yürüyüşümüzün sonunda beni götüreceğine söz verdiği Ara Cafe'ye gittik. Sevgilim bir Ara Güler hayranı olduğundan, ben de doğumgününde ona Ara Güler's İstanbul kitabını almıştım. Aslında bu gezimizde kitabı imzalatmak istiyorduk; fakat haftasonları Cafesine gitmediğini öğrendik. Gerçekten de gittiğimizde orada değildi. Biz de birer kahve içtik, sohbet ettik, vaktin geçmesini bekledik.

Bu yazı yeterince uzun olduğu için akşam maceralarımızı yarına saklıyorum. Son olarak

İstanbul Hatırası :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder