Eveet, geldi geliyor derken bu sabah kalktığımızda 10 günlük evli bulduk kendimizi. Düğünden önceki 1 hafta ile birlikte şu 15 günü nasıl anlatsam bilmiyorum ki... Öyle bir koşturmaca, öyle bir heyecan...
En son nikah şekeri telaşında kalmışız. 1-2 gün ne yapsak diye döndük durduk, blogunu takip ettiğim birkaç kişiyle telaş içerisinde yazışmalar yaptım. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle İstanbul'dan Caramel Istanbul firmasına ulaştım, resimdeki sabunlardan yaptıralım bari dedim. Normalde teslim süreleri 3-5 iş günü olmasına rağmen stokta sabun kalmaması nedeniyle düğünümüze yetiştiremeyeceklerini söylediler. Hal böyle olunca Sevgilim de "nikah şekeri yaptırmayalım o zaman" dedi, yaptırmadık. Eksikliğini hissettik mi?? Hiç... Misafirler hissetti mi? Bilemem :)))
Nikah şekeri maceramızı bu şekilde kapattık ve beyaz eşya sayfamızı açtık. Aslında beyaz eşyalarımızı geçen seneden seçmiştik. Seçtiklerimizin üzerine çok yeni bir model de çıkmamıştı; iş sadece gidip almaya kalmıştı. Bir süre fiyat alternatiflerini araştırdık, ama o beyaz eşyaların alımı son güne kadar uzadı. Düğünden önceki Çarşamba-Perşembe-Cuma izinliydim. Çarşamba gözümü açar açmaz Electroworld'e gidip aldım beyaz eşyaları. Perşembe günü eve teslim ettiler, Cuma günü montajı yapıldı. Montaj maceralarımızı ayrıca anlatacağım.
Evet o hafta hızlı başladı. Pazartesi günü çiçekçi ile görüştük, gelin buketimi ve araç süslemelerini konuştuk, Salı günü gelinliğimin son provası vardı, öğle arasında ofisimizin 3. geliniyle birlikte (bu sene bizim ofiste 3 düğün vardı, ilki benden önce, ikincisi ben, üçüncüsü de benden sonra Zeynepciğimin düğünü) La Bianca'ya gittik, gelinliğimi denedim, tamam dedim ve Cuma öğlen teslim almak üzere ütüye bıraktım. Bu arada Pazartesi veya Salı akşamı yemek masamızın siparişini vermek üzere Siteler'e gittik. Ofisimizin ahşap işlerini yapan çok tatlı bir ustamız var onunla konuştuk, anlaştık ve yapımını başlattık.
Perşembe sabahı boğazımda bir ağrıyla kalktım. Resmen boğazımın tam ortasında kocaman bir yumru vardı, üstelik sesim de çatallaşmıştı. Zaten günlerdir koşturmaktan, sıcağa girip soğuğa çıkmaktan halsizleşmeye başlamıştım, perşembe itibariyle iyice hasta oldum. Hava da yağmurlu ve soğuk mu! Kazak üstüne ceket giyip dolaştım. O gün fondöten almak için makyajcım ile Tekin Acar'da buluşacaktık. Fondöten'e bakalım, fara bakalım derken oracıkta makyaj uygulaması yaptılar. Bir gözüme kahverengi bir gözüme de gri mavi far sürdüler. Orada aynada bakarken kahverengi çok soluk ve belirsiz göründü gözüme, gri mavi biraz renk verdi, iyi oldu gibime geldi. Fondötenimizi alıp çıktık Tekin Acar'dan ve 2. seans ampul uygulaması için Hülya Hanım'ın mekanına gittik. Yüz bakımından sonra bir de sırt bakımı yaptı, yumuşacık olup çıktım.
Perşembe günü baba tarafından kuzenim Akay, sırf düğün için gelecekti taa Amerikadan. Hülya Hanım'la da işimiz bitince, kaloriferi en sıcakta açıp, doğru havaalanına yöneldim. Uçağın inmesini beklerken de Gloria Jeans' Coffee'de bir tost yedim. Akay'la sarıldık, kucaklaştık ve evimize gittik. Bu sırada annemler eşya taşıma işini sürdürüyorlar tabiki :) Akşam, Melih'de işten çıkıp bize gelince, GOP'taki Palet Pastanesi'ne gittik modellere bakmaya. Daha önceden konuşmuştuk, o akşama tüm modelleri hazır edeceklerdi. Ben bu pasta işini de anlamadım zaten, Palet'e daha önce gittiğimizde önümüze bir kitapçık koydular, "modellerimiz bunlar" diye, hepsi de nasıl çirkin, nasıl şekilsiz... Madem modeller bunlar, seçelim dedik ve 2 modeli işaretledik. İlgili kişiye gittiğimizde ne dese beğenirsiniz?? Kitapçıktaki modellerin hiçbirisi yokmuş ellerinde!!! "Eeeee??" diyerek bakakaldık tabi... Neyse, Perşembe akşamına ellerindeki modelleri hazırladılar bize göstermek için, onlardan birini beğendik. Tesadüf pastanın çiçek süslemesi benim gelin buketimle aynıydı, orkidelerden oluşuyordu. "Bu olsun" dedik ama maketin her yeri kırık dökük!!.. Cuma akşamına hazır edeceklerine söz verdiler, "tamam" deyip çıktık boynumuz bükük.
Benim içimden geçen Cuma gününe hiçbir iş bırakmamaktı. Zaten sabahtan Türk Japon Vakfı ile görüşecektik, sonra ben gelinliğimi almaya gidecektim, başka da birşey yapmam, dinlenirim, hamama giderim diye düşünüyordum. Tabiki öyle olmadı :D
Cuma sabah 10'da Türk Japon Vakfı'na gittik, Gülseren Hanım'la provalarımızı yaptık. Ben gelin ayakkabımı da götürmüştüm yanımda. Müziklerimiz belliydi, kısaca detayları konuştuktan sonra yürüyüş provalarına geçtik. Prova aşamasında bile o kadar heyecanlandık ki, ellerimiz terledi. Bir hızlı bir yavaş yürüyerek müziğimizi ayarlamaya çalıştık, sonuçta bir doğru bir yanlış tamamladık provamızı. Türk Japon Vakfı'ndan çıkınca koşa koşa La Bianca'ya gidip gelinliğimi aldım. Sevgilim arabada bekliyordu; ama kılıfın içinden görmedi tabi gelinliği :) O kocaman kılıfları arabaya sığdırmaya çalışmak ne büyük zevk... Allah isteyen herkese nasip etsin...
Hemen gittim gelinliğimi astım eve. O sırada yeni evimize beyaz eşyaların montajı için gelmişlerdi, koşa koşa çamaşır makinesi dersimi dinlemeye gittim. Teknik servis elemanı makineni bakımını vs anlattı, ben notlar aldım, sonra çalıştırmaya başladık. Makine gayet güzel de çalışıyor, "bir de boşaltmaya bakalım" dememizle makinenin içindeki bütün sular borudan taşarak yerlere akmaya başladı!!! Ben hemen elime bez, vileda, ne bulduysam aldım, yerleri silmeye başladım. 5-10 dakika bekledik kurusun diye, eleman o sırada boruyu söktü tekrar taktı, "yine deneyelim" dedik, bütün sular yine taştı. "Biz sucuyu arayalım makineyi anladık zaten" dedik ve diğer beyaz eşyalara geçtik.
Teknik servis elemanı mikrodalga fırını gösteriyordu ki, Sevgilimin yüzü duvara dönük vaziyette öööylece durduğunu farkettim. "Hayatım nooldu, gelsene" demem üzerine "buradan birşey akıyor" dedi ve bir baktık ki çamaşır makinesinin borusunun içinde kalan sular duvardan akmaya başlamış. Yine bir telaş ve panik ama yapacak birşey yok. Babam "siz balayındayken biz sucuyla hallederiz" dedi, zaten başka çare yok. Düğünden sonra Pazar sabahı kalktığımızda o duvar boydan boya kabarmıştı :((
Cuma günümüz bu yoğun tempo içerisinde geçerken saatler de ilerliyordu, hava kararmıştı. Akay ve Cuma sabahı gelen diğer kuzenim (Akay'ın ağabeyi) Başkut evde iki başlarına otururlarken biz sokaklardaydık. Annemler babama smokin almak için Armada- Panora dolaşıyorlardı mesela!! En son, saat 7 gibi, kardeşimi maniküre bıraktım ve ben eve döndüm. İyi ki de dönmüşüm, yengemler ve Gizemler, minik Ada ile geldiler, onlarla oturduk. Tabi bu sırada sesimin nasıl olduğunu sormayın bile... Konuşmayı yasakladılar bana, ıhlamur üzerine ıhlamur içirdiler :)
Günün yorgunluğunun etkisiyle gece bile o kadar hızlı geçti ki, evimde, yatağımda son gecem olduğunun farkına varamadan uykuya daldım. Böylesi daha iyi olmuştur belki kim bilir...
Nikah şekeri maceramızı bu şekilde kapattık ve beyaz eşya sayfamızı açtık. Aslında beyaz eşyalarımızı geçen seneden seçmiştik. Seçtiklerimizin üzerine çok yeni bir model de çıkmamıştı; iş sadece gidip almaya kalmıştı. Bir süre fiyat alternatiflerini araştırdık, ama o beyaz eşyaların alımı son güne kadar uzadı. Düğünden önceki Çarşamba-Perşembe-Cuma izinliydim. Çarşamba gözümü açar açmaz Electroworld'e gidip aldım beyaz eşyaları. Perşembe günü eve teslim ettiler, Cuma günü montajı yapıldı. Montaj maceralarımızı ayrıca anlatacağım.
Evet o hafta hızlı başladı. Pazartesi günü çiçekçi ile görüştük, gelin buketimi ve araç süslemelerini konuştuk, Salı günü gelinliğimin son provası vardı, öğle arasında ofisimizin 3. geliniyle birlikte (bu sene bizim ofiste 3 düğün vardı, ilki benden önce, ikincisi ben, üçüncüsü de benden sonra Zeynepciğimin düğünü) La Bianca'ya gittik, gelinliğimi denedim, tamam dedim ve Cuma öğlen teslim almak üzere ütüye bıraktım. Bu arada Pazartesi veya Salı akşamı yemek masamızın siparişini vermek üzere Siteler'e gittik. Ofisimizin ahşap işlerini yapan çok tatlı bir ustamız var onunla konuştuk, anlaştık ve yapımını başlattık.
Perşembe sabahı boğazımda bir ağrıyla kalktım. Resmen boğazımın tam ortasında kocaman bir yumru vardı, üstelik sesim de çatallaşmıştı. Zaten günlerdir koşturmaktan, sıcağa girip soğuğa çıkmaktan halsizleşmeye başlamıştım, perşembe itibariyle iyice hasta oldum. Hava da yağmurlu ve soğuk mu! Kazak üstüne ceket giyip dolaştım. O gün fondöten almak için makyajcım ile Tekin Acar'da buluşacaktık. Fondöten'e bakalım, fara bakalım derken oracıkta makyaj uygulaması yaptılar. Bir gözüme kahverengi bir gözüme de gri mavi far sürdüler. Orada aynada bakarken kahverengi çok soluk ve belirsiz göründü gözüme, gri mavi biraz renk verdi, iyi oldu gibime geldi. Fondötenimizi alıp çıktık Tekin Acar'dan ve 2. seans ampul uygulaması için Hülya Hanım'ın mekanına gittik. Yüz bakımından sonra bir de sırt bakımı yaptı, yumuşacık olup çıktım.
Perşembe günü baba tarafından kuzenim Akay, sırf düğün için gelecekti taa Amerikadan. Hülya Hanım'la da işimiz bitince, kaloriferi en sıcakta açıp, doğru havaalanına yöneldim. Uçağın inmesini beklerken de Gloria Jeans' Coffee'de bir tost yedim. Akay'la sarıldık, kucaklaştık ve evimize gittik. Bu sırada annemler eşya taşıma işini sürdürüyorlar tabiki :) Akşam, Melih'de işten çıkıp bize gelince, GOP'taki Palet Pastanesi'ne gittik modellere bakmaya. Daha önceden konuşmuştuk, o akşama tüm modelleri hazır edeceklerdi. Ben bu pasta işini de anlamadım zaten, Palet'e daha önce gittiğimizde önümüze bir kitapçık koydular, "modellerimiz bunlar" diye, hepsi de nasıl çirkin, nasıl şekilsiz... Madem modeller bunlar, seçelim dedik ve 2 modeli işaretledik. İlgili kişiye gittiğimizde ne dese beğenirsiniz?? Kitapçıktaki modellerin hiçbirisi yokmuş ellerinde!!! "Eeeee??" diyerek bakakaldık tabi... Neyse, Perşembe akşamına ellerindeki modelleri hazırladılar bize göstermek için, onlardan birini beğendik. Tesadüf pastanın çiçek süslemesi benim gelin buketimle aynıydı, orkidelerden oluşuyordu. "Bu olsun" dedik ama maketin her yeri kırık dökük!!.. Cuma akşamına hazır edeceklerine söz verdiler, "tamam" deyip çıktık boynumuz bükük.
Benim içimden geçen Cuma gününe hiçbir iş bırakmamaktı. Zaten sabahtan Türk Japon Vakfı ile görüşecektik, sonra ben gelinliğimi almaya gidecektim, başka da birşey yapmam, dinlenirim, hamama giderim diye düşünüyordum. Tabiki öyle olmadı :D
Cuma sabah 10'da Türk Japon Vakfı'na gittik, Gülseren Hanım'la provalarımızı yaptık. Ben gelin ayakkabımı da götürmüştüm yanımda. Müziklerimiz belliydi, kısaca detayları konuştuktan sonra yürüyüş provalarına geçtik. Prova aşamasında bile o kadar heyecanlandık ki, ellerimiz terledi. Bir hızlı bir yavaş yürüyerek müziğimizi ayarlamaya çalıştık, sonuçta bir doğru bir yanlış tamamladık provamızı. Türk Japon Vakfı'ndan çıkınca koşa koşa La Bianca'ya gidip gelinliğimi aldım. Sevgilim arabada bekliyordu; ama kılıfın içinden görmedi tabi gelinliği :) O kocaman kılıfları arabaya sığdırmaya çalışmak ne büyük zevk... Allah isteyen herkese nasip etsin...
Hemen gittim gelinliğimi astım eve. O sırada yeni evimize beyaz eşyaların montajı için gelmişlerdi, koşa koşa çamaşır makinesi dersimi dinlemeye gittim. Teknik servis elemanı makineni bakımını vs anlattı, ben notlar aldım, sonra çalıştırmaya başladık. Makine gayet güzel de çalışıyor, "bir de boşaltmaya bakalım" dememizle makinenin içindeki bütün sular borudan taşarak yerlere akmaya başladı!!! Ben hemen elime bez, vileda, ne bulduysam aldım, yerleri silmeye başladım. 5-10 dakika bekledik kurusun diye, eleman o sırada boruyu söktü tekrar taktı, "yine deneyelim" dedik, bütün sular yine taştı. "Biz sucuyu arayalım makineyi anladık zaten" dedik ve diğer beyaz eşyalara geçtik.
Teknik servis elemanı mikrodalga fırını gösteriyordu ki, Sevgilimin yüzü duvara dönük vaziyette öööylece durduğunu farkettim. "Hayatım nooldu, gelsene" demem üzerine "buradan birşey akıyor" dedi ve bir baktık ki çamaşır makinesinin borusunun içinde kalan sular duvardan akmaya başlamış. Yine bir telaş ve panik ama yapacak birşey yok. Babam "siz balayındayken biz sucuyla hallederiz" dedi, zaten başka çare yok. Düğünden sonra Pazar sabahı kalktığımızda o duvar boydan boya kabarmıştı :((
Cuma günümüz bu yoğun tempo içerisinde geçerken saatler de ilerliyordu, hava kararmıştı. Akay ve Cuma sabahı gelen diğer kuzenim (Akay'ın ağabeyi) Başkut evde iki başlarına otururlarken biz sokaklardaydık. Annemler babama smokin almak için Armada- Panora dolaşıyorlardı mesela!! En son, saat 7 gibi, kardeşimi maniküre bıraktım ve ben eve döndüm. İyi ki de dönmüşüm, yengemler ve Gizemler, minik Ada ile geldiler, onlarla oturduk. Tabi bu sırada sesimin nasıl olduğunu sormayın bile... Konuşmayı yasakladılar bana, ıhlamur üzerine ıhlamur içirdiler :)
Günün yorgunluğunun etkisiyle gece bile o kadar hızlı geçti ki, evimde, yatağımda son gecem olduğunun farkına varamadan uykuya daldım. Böylesi daha iyi olmuştur belki kim bilir...
kina gecesi??
YanıtlaSilKına gecesi yapmadık ama 2 ayrı bekarlığa veda partisi yaptık. Onları da resimlerle birlikte ayrıca yazacağım
YanıtlaSilbitmez bu heyecan diyorsun :)
YanıtlaSilTebrik ederim düğün telaşınızı başından beri takip ediyorum Size sonsuuuz mutluluklar tüm koşturmalarınız hep böyle mutlu sonla biter inşallah
YanıtlaSilsevgiler
Sevgili Neslihan, güzel dileklerin için çok teşekkür ederiz. Darısı tüm bekarların başınaa, bunlar gerçekten güzel telaşlar :))
YanıtlaSil