Düğünden sonra, Pazar sabahı 9 civarı uyandık, yeterince yorulmamışız demekki :) Mutfağa indim, tabi eşyaların çoğunluğu kutuda, çay matiğimizi çıkardım, anneciklerimiz en sevdiğimiz kupalarımızı getirmişler evlerden, birer sabah kahvesi yaptım. Balayına gideceğimiz için dolap da bomboş, ikimiz de acıkmışız deli gibi.
Balayı uçağımız taaa akşam 7de olduğu için o günkü programımız aileleri gezmekti. Dedik ki, madem evde yiyecek birşey de yok bari annelere gidelim ve annemlere gitmek için hazırlanmaya başladık. Bavullardan, kutulardan üstümüze giyecek birşeyler bulduk. Derken sağımıza baktık, solumuza baktık, ayakkabı yok!! Kimse ikimizin de ayakkabılarını getirmemiş!! "Allah'tan düğünde ayakkabı giymiştik" deyip gelin ve damat ayakkabılarımızı geçirdik ayaklarımıza :)
Annemler kahvaltı ediyorlardı biz gittiğimizde. Tabiki her misafirin yapması gerektiği gibi biz de zili çaldık, annem açtı kapıyı. Kılığımızı görünce de güldüler. Biz hemen kahvaltı sofrasına yumulduk, düğünü konuştuk, güldük... Bir ara saate bakayım diye kafamı uzattım, saat 6:20. "aa saat durmuş" dedim, saatimiz de babaannemden kalma kurmalı bir duvar saati. Meğersem Cumartesi akşamı evden çıkma sırasında birisi saate çarpmış ve saat eğilince duruvermiş... Çok ilginç bir tesadüf değil mi? Hoşuma gitti :)
Kocacığım keyif kahvesini içerken ben de odama çıkıp balayı bavulumu hazırladım. Tabiki ayakkabılarımı aldım ve evden çıkıp kocacığımın bekarlık evine gittik. Orada da kocacığım eşyalarını toplarken biz oturduk annemlerle, düğün sohbeti ettik, kahve içtik. Evden çıkınca havaalanına uçtuk, oradan da Bodrum'a.
Balayımızı kısaca geçmek gerekirse, Pazar akşamı Bodrum'a indik, Pazartesi günü Bordum'u gezdikten sonra feribotla Datça'ya geçtik. Cumartesi akşamına kadar Datça ve büklerini gezebildiğimiz kadar gezdik, Hayıtbükü'nde denize girdim, çok fotoğraf çektik, Cumartesi akşamı feribotla Bordum'a döndük, Pazar günü Bodrum Kale'sini gezdik ve gece uçağa binip Ankara'ya döndük. Eğlenceli bir balayı oldu, gittiğimiz heryeri çok sevdik. Datça'yı mutlaka gezin ama biraz daha yoğun ve hareketli döneminde gidin. Temmuz-Ağustos çok sıcak olabilir, Eylül ideal!! Çünkü Ekim'de yat turları bitmiş oluyor artık ve Datça'yı gezmenin midenize en az zarar verecek yolu yat gezisi. Yolları o kadar kıvrımlı ki, kıvrımları dar bir S düşünün, sonra ondan arka arkaya 10-15 tane ekleyin, onun gibi birşey. Ancak manzara süper, temiz hava süper, büklerdeki deniz süper. Mutlaka gidin, gidince de bizim otelimizde kalın, Fora Apart Otel.
Daha yazacak ne çok şey vaarr....
Balayı uçağımız taaa akşam 7de olduğu için o günkü programımız aileleri gezmekti. Dedik ki, madem evde yiyecek birşey de yok bari annelere gidelim ve annemlere gitmek için hazırlanmaya başladık. Bavullardan, kutulardan üstümüze giyecek birşeyler bulduk. Derken sağımıza baktık, solumuza baktık, ayakkabı yok!! Kimse ikimizin de ayakkabılarını getirmemiş!! "Allah'tan düğünde ayakkabı giymiştik" deyip gelin ve damat ayakkabılarımızı geçirdik ayaklarımıza :)
Annemler kahvaltı ediyorlardı biz gittiğimizde. Tabiki her misafirin yapması gerektiği gibi biz de zili çaldık, annem açtı kapıyı. Kılığımızı görünce de güldüler. Biz hemen kahvaltı sofrasına yumulduk, düğünü konuştuk, güldük... Bir ara saate bakayım diye kafamı uzattım, saat 6:20. "aa saat durmuş" dedim, saatimiz de babaannemden kalma kurmalı bir duvar saati. Meğersem Cumartesi akşamı evden çıkma sırasında birisi saate çarpmış ve saat eğilince duruvermiş... Çok ilginç bir tesadüf değil mi? Hoşuma gitti :)
Kocacığım keyif kahvesini içerken ben de odama çıkıp balayı bavulumu hazırladım. Tabiki ayakkabılarımı aldım ve evden çıkıp kocacığımın bekarlık evine gittik. Orada da kocacığım eşyalarını toplarken biz oturduk annemlerle, düğün sohbeti ettik, kahve içtik. Evden çıkınca havaalanına uçtuk, oradan da Bodrum'a.
Balayımızı kısaca geçmek gerekirse, Pazar akşamı Bodrum'a indik, Pazartesi günü Bordum'u gezdikten sonra feribotla Datça'ya geçtik. Cumartesi akşamına kadar Datça ve büklerini gezebildiğimiz kadar gezdik, Hayıtbükü'nde denize girdim, çok fotoğraf çektik, Cumartesi akşamı feribotla Bordum'a döndük, Pazar günü Bodrum Kale'sini gezdik ve gece uçağa binip Ankara'ya döndük. Eğlenceli bir balayı oldu, gittiğimiz heryeri çok sevdik. Datça'yı mutlaka gezin ama biraz daha yoğun ve hareketli döneminde gidin. Temmuz-Ağustos çok sıcak olabilir, Eylül ideal!! Çünkü Ekim'de yat turları bitmiş oluyor artık ve Datça'yı gezmenin midenize en az zarar verecek yolu yat gezisi. Yolları o kadar kıvrımlı ki, kıvrımları dar bir S düşünün, sonra ondan arka arkaya 10-15 tane ekleyin, onun gibi birşey. Ancak manzara süper, temiz hava süper, büklerdeki deniz süper. Mutlaka gidin, gidince de bizim otelimizde kalın, Fora Apart Otel.
Daha yazacak ne çok şey vaarr....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder