28 Mayıs 2010 Cuma

Düğün Hazırlıkları - I

Sevgilimin işe girmesini takiben düğün planlarının yoğunlaştığından bahsetmiştim. Etraftaki herkesin "aaa hazırlıklara başlamadınız mı, tarih bulamazsınız artık siiz" tepkileri üzerine geçen haftasonumuzu nikah/ düğün yeri gezmeye adadık. Yerlere bakarken dikkat ettiğimz birkaç kriter var; açıkhava olması, Ekim ayında olacağından yağmur yağması durumunda kapalı mekana geçebileceğimiz, güzel manzaralı, tercihen göl kenarı bir yer. Bu kriterlerden en zoru "göl kenarı" olduğundan Cumartesi sabahı erkenden Gölbaşı - Eymir Gölü yollarına düştük.


İlk gezdiğimiz yer ODTÜ'nün Eymir Gölü kıyısındaki Bağevi'ydi. Kır düğünü düşünen romantik çiftler için çok ideal bir yer. Gelinle damat ortama kayıkla/ motorla Eymir Gölü üzerinden getiriliyor. Manzara muhteşem, her yer yemyeşil, göl üzerinde ördekler, harika bir yer. Ancak bizim düğünü düşündüğümüz Ekim ayı için riskleri var. Birincisi alanı kapatma/ kapalı alana geçme imkanının olmaması. Bölge çok rüzgar aldığı için muhtemelen misafirlerin donacak olmaları, misafirlerin topuklarının çimenlere batacak olması, dönüş yolunda (bizim ayık kafayla ve aydınlık havada kaybolduğumuz gibi) herkesin kaybolma riski...


Şimdi diyeceksiniz ki, yağmurdan korkuyorsan neden açık havada yapıyorsunuz?? Wallahi haklısınız billahi haklısınız; ama ikimiz de salon düğünlerini sevmiyoruz işte, ne yapalım?? O zaman dersiniz ki, "düğünü yazın yapın bari". Benim de verilecek iki cevabım olur; 1- Bu yaz Ramazan yüzünden kaynıyor 2- Sonbaharı seviyorum. Ama herşey bir arada olmuyor işte, birinden vazgeçmek lazım.

Bu durumda alternatif olarak Türk Japon Vakfı ile görüştük. TJV'de gün içerisinde nikah, akşam 8:30'da da nikah+kokteyl yapma imkanımız var. Biz de ne olur ne olmaz diye 20:30 nikah+kokteyl olarak ismimizi yazdırdık. Bu hafta sonuna kadar bizim admıza rezerve.

Düğün işi gerçekten can sıkıcı. Yani tabi bir taraftan çok güzel bir kutlama, tüm aile, arkadaşlar hep birlikte; ama diğer taraftan çok anlamsız bir masraf silsilesi. Yok masa sandalye süslemesi, yok yemekleri (yarısı çöpe atılıyor onların).. İşletmeler de uyanıklar herşeyden para koparmaya çalışıyorlar. Yahu bir anı defteri 100-150 TL olur mu yaaa??? Defter dediğin taş çatlasın 50 TL olsun, başına maaşlı adam mı dikiyorsun ki, defter bir masanın üstünde durup duruyor!!...

İşte biz de bu rakamları görünce dedik ki acaba daha farklı bir organizasyon mu yapsak?? Mesela olay sadece nikahtan ibaret olsa, nikah sonrası 2 aile ve çok yakın arkadaşlar bir restorana gidilse? Adı "düğün salonu" olmadığı için toplam fiyat daha uyguna gelebilir..

Ya aslında istediğim de çok birşey değil yani.. ODTÜ'nün Bağevi gibi bir yerde ahşap masalar, ahşap sandalyeler, üstlerine ekoseli sevimli örtüler, vazolarda çiçekler o kadar işte.. Yer çimden ziyade iskele gibi ahşap olabilir. Ya diyorum ki böyle bir yer mi açsam acaba? Walla... Gölbaşında küçük bir restoran, göl kenarında tabi, bir iskele yapacaksın, ama büyük bir iskele, 200 olmasa da 100 kişiyi alabilecek bir iskele. Gelin ve damat için bir çardak yapacaksınn, ama oda gibi her yeri kapalı değil.. Hımmm, iskelenin üstünü neyle kapatsak??? Şöyle birşey mesela??
?

Çok mu zor yaaaa, çok muuuu???

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder