İnsan yeni şeylere ne kadar çabuk alışıyor...
Pazar günü İstanbul'da Iron Maiden konseri vardı, Sevgilimin biletler satışa çıktığı dakikada aldığı, o andan beri heyecanla yanıp tutuştuğu, son albümlerinin sözlerini ezberlemek için direksiyon başında olduğu saatleri verimli kullandığı günler sonunda bitti ve konser sabahına açtık gözlerimizi.
Sevgilim ve arkadaşı (araları yaklaşık 1 ay ve kundaktan beri arkadaşlar), iki çılgın, pazar sabahı 7:30da AŞTİ'de buluşup İstanbul otobüsüne bindiler. Evet benim hafta içi zor kalkan, haftasonu 1den önce kalkmayan Sevgilim, Iron Maiden için pazar sabahı 6:30da kalktı. Öğlene doğru İstanbul'a varmışlar. Taksim'de kaşarlı dönerlerini yemişler bir güzel, konser alanına geçmişler.
Bu tür konserlerde Sevgilim genelde kendinden geçer, sesi kısılır 1 hafta boyunca düzelmez, kafa sallamaktan boynu ağrır, bitap bir şekilde döner Ankara'ya. Gece, konser bittikten sonra konuştuk telefonla, sesi düzgün, boynunu sordum ağrımıyor dedi, hayırdır?? "Güzel değil miydi" diye sordum korkarak; "Aşkım sahneye o kadar yakındık ki, ben onları görünce dondum kaldım, şarkı bile söyleyemedim, sadece izledim" dedi. Eeee 30 yılın hasreti, kolay değil.
Onlar pazar gününü böyle geçirirken ben evde oyalandım kendi kendime. Sabah 11:30da Sevgilimin telefonuyla uyandım. Kahvaltı ettim, TV izledim biraz. Bu aralar Brothers & Sisters dizisine çok fena taktım. İnternette arıyorum ama 1.sezondan itibaren izleyebileceğim bir site bulamıyorum :( Dizilerim bitince babamı ziyarete gittim, kahve içtim onlarda, 1 saat kadar oturdum. Sonra da alışveriş, ev işleri derken akşam oldu.
Gündüz rahat geçti de akşam olunca evde yalnız kalmaz çok zor. Yemek yiyorsun yalnız başına, Behzat Ç. birşey diyor tek başına gülüyorsun, gece tek başına uyuyorsun, hiç güzel değil. Ben de dua ettim içimden Allah kimseyi sevdiğinden, ailesinden ayırmasın diye.. Ve işte o an bir daha farkettim, ne kadar alışmışız birbirimize, burası artık gerçekten bizim evimiz olmuş, yabancıladığımız yer değil, dışarıdan gelince huzur bulduğumuz yer olmuş.
Sevgilim gece 2 otobüsüyle döndü Ankara'ya. Sabah ben işe gitmek için dolmuşa binmişken, o taksiyle evimize doğru gidiyordu, camdan el sallaştık :))
Pazar günü İstanbul'da Iron Maiden konseri vardı, Sevgilimin biletler satışa çıktığı dakikada aldığı, o andan beri heyecanla yanıp tutuştuğu, son albümlerinin sözlerini ezberlemek için direksiyon başında olduğu saatleri verimli kullandığı günler sonunda bitti ve konser sabahına açtık gözlerimizi.
Sevgilim ve arkadaşı (araları yaklaşık 1 ay ve kundaktan beri arkadaşlar), iki çılgın, pazar sabahı 7:30da AŞTİ'de buluşup İstanbul otobüsüne bindiler. Evet benim hafta içi zor kalkan, haftasonu 1den önce kalkmayan Sevgilim, Iron Maiden için pazar sabahı 6:30da kalktı. Öğlene doğru İstanbul'a varmışlar. Taksim'de kaşarlı dönerlerini yemişler bir güzel, konser alanına geçmişler.
Bu tür konserlerde Sevgilim genelde kendinden geçer, sesi kısılır 1 hafta boyunca düzelmez, kafa sallamaktan boynu ağrır, bitap bir şekilde döner Ankara'ya. Gece, konser bittikten sonra konuştuk telefonla, sesi düzgün, boynunu sordum ağrımıyor dedi, hayırdır?? "Güzel değil miydi" diye sordum korkarak; "Aşkım sahneye o kadar yakındık ki, ben onları görünce dondum kaldım, şarkı bile söyleyemedim, sadece izledim" dedi. Eeee 30 yılın hasreti, kolay değil.
Onlar pazar gününü böyle geçirirken ben evde oyalandım kendi kendime. Sabah 11:30da Sevgilimin telefonuyla uyandım. Kahvaltı ettim, TV izledim biraz. Bu aralar Brothers & Sisters dizisine çok fena taktım. İnternette arıyorum ama 1.sezondan itibaren izleyebileceğim bir site bulamıyorum :( Dizilerim bitince babamı ziyarete gittim, kahve içtim onlarda, 1 saat kadar oturdum. Sonra da alışveriş, ev işleri derken akşam oldu.
Gündüz rahat geçti de akşam olunca evde yalnız kalmaz çok zor. Yemek yiyorsun yalnız başına, Behzat Ç. birşey diyor tek başına gülüyorsun, gece tek başına uyuyorsun, hiç güzel değil. Ben de dua ettim içimden Allah kimseyi sevdiğinden, ailesinden ayırmasın diye.. Ve işte o an bir daha farkettim, ne kadar alışmışız birbirimize, burası artık gerçekten bizim evimiz olmuş, yabancıladığımız yer değil, dışarıdan gelince huzur bulduğumuz yer olmuş.
Sevgilim gece 2 otobüsüyle döndü Ankara'ya. Sabah ben işe gitmek için dolmuşa binmişken, o taksiyle evimize doğru gidiyordu, camdan el sallaştık :))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder