Biliyorsunuz seçim sürecinin yankıları hala sürüyor, her gün yeni bir olayla gündem sürekli değişiyor. Dün de Balbay ve Haberal tahliyelerinde karar belli oldu ve tahliye talepleri reddedildi.
Ben düşüncelerimi nasıl şekillendireceğimi bile bilemezken Mustafa Mutlu, Vatan Gazetesi'nde çok güzel bir yazı yazmış. Bence başka söze gerek yok...
Ben düşüncelerimi nasıl şekillendireceğimi bile bilemezken Mustafa Mutlu, Vatan Gazetesi'nde çok güzel bir yazı yazmış. Bence başka söze gerek yok...
PROTESTO YAZISI!
Bu yazıyı yazarken yine içim sıkılıyor, zor nefes alıyorum...
Aklım da yüreğim de bu ülkede yaşananları anlamaya yetmiyor artık!
Ve tansiyonum isyan ediyor...
Televizyondaki spiker, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Ergenekon Davası kapsamında yargılanırken milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci Mustafa Balbay’ın tahliye taleplerini reddettiğini anlatıyor tane tane...
İki üye hâkimin kararıymış bu...
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ise; uzun süredir bu tahliyelerin gerçekleştirilmesi gerektiğini savunuyor zaten... Ama derdini anlatmayı başaramıyor...
***
Peki tahliye edilmemelerinin gerekçesi ne?
Mahkemeye göre, kaçıp saklanabilirlermiş...
Daha da önemlisi delilleri karartabilirlermiş...
Yüreğim isyanda, ama yazmak, bu adaletsizliğe tepki koymak zorundayım...
Bunu Mustafa Balbay’a, Mehmet Haberal’a, Engin Alan’a, milletvekili seçilip hâlâ salıverilmeyen BDP’li adaylara borçluyum...
Bunu; abartılı suçlamalarla ve uzun süren yargılamalarla yıllardır zindanlarda çürütülen tüm aydınlara borçluyum...
Tutuklulukları infaza dönüşmüş tüm sanıklara borçluyum!
***
Çok değil daha dört yıl önce, PKK davasında yargılanan Sabahat Tuncel de milletvekili seçilmişti...
O da devlete karşı örgütlü terör suçu işlemekten yargılanıyordu; tıpkı Balbay, Haberal, Alan ve BDP’li vekiller gibi...
Ama ne ilginçtir ki; onun tahliyesi şıpın işi gerçekleşti, sorun çıkmadı...
Bugün aynı durumdaki milletvekilleri ise salıverilmiyor...
Yani, Sabahat Tuncel’e tanınan hak onlara tanınmıyor...
Böylece yargı mekanizmasına, “eşitsiz muamele” gölgesi düşüyor!
Tuncel’in “kaçmasından, saklanmasından, delilleri karartmasından” korkmayan ve onu serbest bırakan yargı, son seçimde milletvekili seçilenlere aynı hakkı tanımıyor...
***
Mustafa, benim meslektaşım hâkim beyler...
Çalışma arkadaşım olmadı hiçbir zaman, dostum da... Yüzünü en fazla bir kez görmüşlüğüm vardır, selamlaşmışlığım bile yok yani...
Ama değil kaçmak, üstüne milyon dolarlar verseniz bile onu bu ülkeden gönderemeyeceğinize ben kefilim!
Eğer kaçarsa, işte ben buradayım ve bu kefaletimin bedelini kendi özgürlüğümle ödemeye hazırım!
Yeter ki bırakın Mustafa’yı... Birkaç aylık bebek olarak bıraktığı, bugün ise 3,5 yaşına gelen kızına doya doya sarılabilsin artık...
***
Diyorsunuz ki; “Delilleri karartabilir!”
Kendi söylediğinize kendiniz inanıyor musunuz Allah aşkına...
Üç yıla yakın bir süredir zaten tutuklu; eğer ortada delil olsaydı bu sürede polisin ve savcıların o delillere çoktan ulaşması gerekmez miydi?
Eğer hâlâ ele geçirilmemiş delillerin varlığından kuşku duyuyorsanız; o zaman bunların ele geçirilmemiş olması, polisin ve savcıların görevlerini ihmal suçu işledikleri anlamına gelmez mi?
***
Ben bu ülkede yıllardır; yasamanın ve yürütmenin yargıya müdahalesini eleştirdim hâkim beyler... Yargının ve siz yargıçların bağımsızlığını savundum, bunun için iktidarlarla papaz oldum gerektiğinde...
Ama bu kez siz, tam tersini yapıyorsunuz!
Yargı olarak, yasamaya, yani Meclis’e müdahale ediyorsunuz...
Halk adına kullandığınız yetkiyi, halkın vekil seçtiği insanları salıvermeyerek, aşıyorsunuz!
***
Nabız atışlarım sayılmaz oldu, gözüm kararıyor... Yazının devamını getiremeyeceğim galiba...
Avaz avaz bağırmak, çığlık atmak istiyorum; boğazım düğümleniyor...
Mahkeme kararlarını saygıyla karşılamak ve kararlara uymak bir vatandaşlık görevidir...
Ben sıradan bir vatandaş olarak kararınıza saygı duyuyorum; ama... Kesinlikle katılmıyor ve protesto ediyorum!
Bu da benim en doğal hakkım...
*****
DOKUNULMAZ!
Suçlu oldukları kesinleşmemiş kişilerin milletvekili seçildikleri halde tutukluluklarının kaldırılmadığı ülkemizde, son üç ayda sayısız skandala imza atan ÖSYM Başkanı Ali Demir’in yargılanması bile mümkün olmuyor...
Hatırlayın; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ÖSYM Başkanı bazı ÖSYM çalışanları hakkında şifre skandalı nedeniyle soruşturma izni istemişti...
YÖK Genel Kurulu, dün bu izni vermedi...
Çıkan sonuç şu:
Vekil zindanda, bürokrat ise dokunulmaz...
Ne diyeyim; yaşasın ileri demokrasi!
*****
İşte son durum böyle maalesef... Lütfen ülkemizi rahat bırakın...
Bu yazıyı yazarken yine içim sıkılıyor, zor nefes alıyorum...
Aklım da yüreğim de bu ülkede yaşananları anlamaya yetmiyor artık!
Ve tansiyonum isyan ediyor...
Televizyondaki spiker, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Ergenekon Davası kapsamında yargılanırken milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci Mustafa Balbay’ın tahliye taleplerini reddettiğini anlatıyor tane tane...
İki üye hâkimin kararıymış bu...
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ise; uzun süredir bu tahliyelerin gerçekleştirilmesi gerektiğini savunuyor zaten... Ama derdini anlatmayı başaramıyor...
***
Peki tahliye edilmemelerinin gerekçesi ne?
Mahkemeye göre, kaçıp saklanabilirlermiş...
Daha da önemlisi delilleri karartabilirlermiş...
Yüreğim isyanda, ama yazmak, bu adaletsizliğe tepki koymak zorundayım...
Bunu Mustafa Balbay’a, Mehmet Haberal’a, Engin Alan’a, milletvekili seçilip hâlâ salıverilmeyen BDP’li adaylara borçluyum...
Bunu; abartılı suçlamalarla ve uzun süren yargılamalarla yıllardır zindanlarda çürütülen tüm aydınlara borçluyum...
Tutuklulukları infaza dönüşmüş tüm sanıklara borçluyum!
***
Çok değil daha dört yıl önce, PKK davasında yargılanan Sabahat Tuncel de milletvekili seçilmişti...
O da devlete karşı örgütlü terör suçu işlemekten yargılanıyordu; tıpkı Balbay, Haberal, Alan ve BDP’li vekiller gibi...
Ama ne ilginçtir ki; onun tahliyesi şıpın işi gerçekleşti, sorun çıkmadı...
Bugün aynı durumdaki milletvekilleri ise salıverilmiyor...
Yani, Sabahat Tuncel’e tanınan hak onlara tanınmıyor...
Böylece yargı mekanizmasına, “eşitsiz muamele” gölgesi düşüyor!
Tuncel’in “kaçmasından, saklanmasından, delilleri karartmasından” korkmayan ve onu serbest bırakan yargı, son seçimde milletvekili seçilenlere aynı hakkı tanımıyor...
***
Mustafa, benim meslektaşım hâkim beyler...
Çalışma arkadaşım olmadı hiçbir zaman, dostum da... Yüzünü en fazla bir kez görmüşlüğüm vardır, selamlaşmışlığım bile yok yani...
Ama değil kaçmak, üstüne milyon dolarlar verseniz bile onu bu ülkeden gönderemeyeceğinize ben kefilim!
Eğer kaçarsa, işte ben buradayım ve bu kefaletimin bedelini kendi özgürlüğümle ödemeye hazırım!
Yeter ki bırakın Mustafa’yı... Birkaç aylık bebek olarak bıraktığı, bugün ise 3,5 yaşına gelen kızına doya doya sarılabilsin artık...
***
Diyorsunuz ki; “Delilleri karartabilir!”
Kendi söylediğinize kendiniz inanıyor musunuz Allah aşkına...
Üç yıla yakın bir süredir zaten tutuklu; eğer ortada delil olsaydı bu sürede polisin ve savcıların o delillere çoktan ulaşması gerekmez miydi?
Eğer hâlâ ele geçirilmemiş delillerin varlığından kuşku duyuyorsanız; o zaman bunların ele geçirilmemiş olması, polisin ve savcıların görevlerini ihmal suçu işledikleri anlamına gelmez mi?
***
Ben bu ülkede yıllardır; yasamanın ve yürütmenin yargıya müdahalesini eleştirdim hâkim beyler... Yargının ve siz yargıçların bağımsızlığını savundum, bunun için iktidarlarla papaz oldum gerektiğinde...
Ama bu kez siz, tam tersini yapıyorsunuz!
Yargı olarak, yasamaya, yani Meclis’e müdahale ediyorsunuz...
Halk adına kullandığınız yetkiyi, halkın vekil seçtiği insanları salıvermeyerek, aşıyorsunuz!
***
Nabız atışlarım sayılmaz oldu, gözüm kararıyor... Yazının devamını getiremeyeceğim galiba...
Avaz avaz bağırmak, çığlık atmak istiyorum; boğazım düğümleniyor...
Mahkeme kararlarını saygıyla karşılamak ve kararlara uymak bir vatandaşlık görevidir...
Ben sıradan bir vatandaş olarak kararınıza saygı duyuyorum; ama... Kesinlikle katılmıyor ve protesto ediyorum!
Bu da benim en doğal hakkım...
*****
DOKUNULMAZ!
Suçlu oldukları kesinleşmemiş kişilerin milletvekili seçildikleri halde tutukluluklarının kaldırılmadığı ülkemizde, son üç ayda sayısız skandala imza atan ÖSYM Başkanı Ali Demir’in yargılanması bile mümkün olmuyor...
Hatırlayın; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ÖSYM Başkanı bazı ÖSYM çalışanları hakkında şifre skandalı nedeniyle soruşturma izni istemişti...
YÖK Genel Kurulu, dün bu izni vermedi...
Çıkan sonuç şu:
Vekil zindanda, bürokrat ise dokunulmaz...
Ne diyeyim; yaşasın ileri demokrasi!
*****
İşte son durum böyle maalesef... Lütfen ülkemizi rahat bırakın...
Bu konuda söylenecek çok söz var ama ancak yutkunuyoruz...
YanıtlaSilEmin olduğum tek şey var bu ülkede adalet yok..
Zaten olsaydı hortumcular beyfendi olarak dolaşmazdı...
Adalet olsaydı PKK yandaşlarına özel imtiyazlar tanınmazdı...
Adalet olsaydı adı skandallara karışan insanlar hala devletin baş köşesinde oturmazdı...
adalet olsaydı diye devam eden memleketimde keşke ADALET OLSAYDI...
"en dibe" henüz vurmadık mı acaba merak ediyorum. Vursak da çıkmaya başlasak artık...
YanıtlaSil