Kar yağdı.
Aman Allah'ım ne büyük olay!
Dünyanın kar yağan tek şehri Ankara'dır.
Dünyanın başka hiçbir yerinde kar yağmadığı için belediyelerimiz bu durum karşısında ne yapacaklarını bilememektedirler.
Yine bu yoğunlukta kar yağışı dünyada ilk kez Ankara'da görüldüğü için insanlarımız kendilerine güvenmekte hiçbir sakınca görmemiş, zincirsiz araçlarını cesurca trafiğe çıkarmışlardır.
Lütfen eleştirilerimizi yaparken bu durumun ender görüldüğünü ve hiçbir şekilde önceden bilmenin, tedbir almanın mümkün olmadığını göz önünde bulunduralım.
Diyebilsek ne kolay olurdu herşey. Bilim, teknoloji, akıl hiç olmasaydı, sabah bakıp "aa kar yağmış" deseydik, ertesi gün "aa güneş açtı" deseydik, günler geçip gitseydi böyle. Taş Devri'nden bir farkımız olmadan yaşasaydık. En azından bahanemiz de daha gerçekçi olurdu; "bilmiyorduk / bilemezdik"
Pazar akşamı saat 9-10 civarı başlayan kar yağışı Çarşamba günü saat 11 itibariyle (yani şu an) durmaksızın devam ediyor. Dün akşam işyerlerimiz büyük bir jest yapıp saat 5'te çıkmamıza izin verdiler. İşte dakika dakika dün geceki Ankara maceramız :
17:20 => Dolmuş hareket etti Ansera Migros'un biraz yukarısından.
17:50 => Hoşdere köprüsünün altındaki geçidin girişine vardık. Bu arada dolmuş tıklım tıkış doldu, 55 yaşlarında bir karı koca dolmuşun kapısını "noolur bizi de alın, Cinnah'tan beri yürüyoruz" diye ağlayarak yumrukladı.
18:20 => Hoşdere altgeçidinin ortasına ulaştık. Dolmuşun camını yumruklayan bir başka kişi "öndeki arabada ODTÜ'lü öğrenciler var onları da alır mısınız?" diye sordu. Dolmuşun camında hususi araç falan mı yazıyor ben anlamadım ki???
18:30 => Kardeşimle dolmuştan inip yürüme kararı aldık. İnmeden önce sıkı sıkı sarındık atkılarımıza, "acaba yürürsek 5 km ileride bizi buz tutmuş halde bulurlar mı" diye düşündük, dolmuştakiler heyecanla ve gülerek bizi izlediler, sonunda kendimizi fırtınanın göbeğine bıraktık.
19:00 => Yol boyunca bol bol kaza görüp, "iyi ki inmişiz hayatta eve varamazdık" dedik. Bir noktada 5-6 kaza birden olmuş, arabalar teker teker yanlarından geçmeye çalışıyor, geçerken bir daha çarpanlar da oluyor tabi. Yani bu araba sevdamız nedir gerçekten yaa, millet iki adım atacak diye ödü kopuyor. Arabadakilerin yarısı otobüse vs. binmiş olsa kazalar da yarıya iner, sıkışıklık da azalır gerçekten! Çetin Emeç'in Ayrancı-ODTÜ yönü Dikmen altgeçidine kadar kilit, oradan sonra da bomboştu. Kimse çıkamıyor ki altgeçitten! Biz biiir güzel yürüdük.
Balgat kavşağı ise ayrı bir olaydı. Çetin Emeç köprüsünden de kimse çıkamadığı için yolda akış yok. Üstüne bir de kavşak tıkalı. Sabaha kadar birbirlerine bakarak oturmuşlardır herhalde. Biz saat 19:00'da Çetin Emeç'teki Mc Donalds'a ulaştık, kısa bir ihtiyaç molası verdik. Sonra yola devam.
19:30 => 100.yıl pazarına ulaştık!! Canımız mahallemiz! Konya yolu bomboştu. Çetin Emeç köprüsü üzerinden yürüyerek geçmek ve aşağıyı (Konya Yolu'nu) izlemek süper eğlenceliymiş! Kimbilir nerede kaza olduysa yolda bir tane araba yoktu. Yol boyunca ısrarla arabasını çıkarmaya çalışan, dolmuş-otobüs bekleyen, incecik çoraplar ve topuklularla yürümeye çalışan birçok insan gördük, kendilerine şans diledik içimizden.
Pazarın önünde taksi bulmaya çalıştık, durağı aradık çıkan araçların dönemediğini söylediler. Yanımızda bekleyen bir amca taksi çevirdi yoldan, bizi de yarı yola kadar bıraktı. Bizi bırakmasının karşılığı olarak da güzelim iphone'umdan kızını arayıp buluşma yeri ayarladı, neyse, hayatta herşey karşılıklı değil mi??
19:40 => Taksiden inip evimize doğru yokuş yukarı yürümeye başladık, nefesimiz kesile kesile.. Bizim oralar genellikle şehirden birkaç derece daha soğuk oluyor. Rüzgar da var tabi, elektrikler de kesik, yollarda köpekler. Tam korku filmi!
20:00 => Evimize ulaştık!!! Zafer bizimdir!! Canım kocacığım da şöminemizi yakmış, oooohh çıtır çıtır, sıcacık. Biraz ısındıktan sonra mamalarımızı yedik. Allah'tan dünkü yemek artmıştı da yeni yemek yapmakla uğraşmadım. Gerçi bu akşam ne yapacağımı kara kara düşünüyorum ama :(
İşte böyle bir akşamdı dün akşam. Biz eve gidene kadar binmiş olduğumuz dolmuş yanımızdan hiç geçmedi. Büyük ihtimalle saat 8'de Balgat kavşağında sıkışmışlardı. Ne zaman çıkmışlardır bilemem. Evimiz uzak da olsa yürüme mesafesinde olduğu için şanslıydık, Çayyolu-Ümitköy taraflarında oturanlar ne yaptılar bilemiyorum.
Bu kar yağışının geleceğini televizyonlar, gazeteler günlerdir söylüyor. Bu belediye çalışanları neredeler acaba? Karları küremek, yollara tuz serpmek bu kadar zor birşey olmamalı. Dün akşam yürürken bizim yanımızda tuz olsa biz bile serperdik! Hadi dün akşam heryer kilitlendi tuzlama aracını çıkaramadılar, gece niye yapmazsın kardeşim?? Niye aynı işkencenin iki gün üst üste çekilmesine izin verirsin? Kar şu an hala devam ediyor ve tahminim Perşembe ve Cuma da aynen böyle geçecek. Peki NEDEN NEDEN NEDEN biz bunları yaşamak zorundayız? Gerçekten herşeye yazık!
Bugün ofise 15 kişi ancak gelebildi. Öğleden sonra tatil olma ihtimali var. Olursa eve gider, şöminede sucuk ekmek yaparızz, nam nammmm :))
Tekrar görüşebilmek dileğiyle..
Aman Allah'ım ne büyük olay!
Dünyanın kar yağan tek şehri Ankara'dır.
Dünyanın başka hiçbir yerinde kar yağmadığı için belediyelerimiz bu durum karşısında ne yapacaklarını bilememektedirler.
Yine bu yoğunlukta kar yağışı dünyada ilk kez Ankara'da görüldüğü için insanlarımız kendilerine güvenmekte hiçbir sakınca görmemiş, zincirsiz araçlarını cesurca trafiğe çıkarmışlardır.
Lütfen eleştirilerimizi yaparken bu durumun ender görüldüğünü ve hiçbir şekilde önceden bilmenin, tedbir almanın mümkün olmadığını göz önünde bulunduralım.
Diyebilsek ne kolay olurdu herşey. Bilim, teknoloji, akıl hiç olmasaydı, sabah bakıp "aa kar yağmış" deseydik, ertesi gün "aa güneş açtı" deseydik, günler geçip gitseydi böyle. Taş Devri'nden bir farkımız olmadan yaşasaydık. En azından bahanemiz de daha gerçekçi olurdu; "bilmiyorduk / bilemezdik"
Pazar akşamı saat 9-10 civarı başlayan kar yağışı Çarşamba günü saat 11 itibariyle (yani şu an) durmaksızın devam ediyor. Dün akşam işyerlerimiz büyük bir jest yapıp saat 5'te çıkmamıza izin verdiler. İşte dakika dakika dün geceki Ankara maceramız :
17:20 => Dolmuş hareket etti Ansera Migros'un biraz yukarısından.
17:50 => Hoşdere köprüsünün altındaki geçidin girişine vardık. Bu arada dolmuş tıklım tıkış doldu, 55 yaşlarında bir karı koca dolmuşun kapısını "noolur bizi de alın, Cinnah'tan beri yürüyoruz" diye ağlayarak yumrukladı.
18:20 => Hoşdere altgeçidinin ortasına ulaştık. Dolmuşun camını yumruklayan bir başka kişi "öndeki arabada ODTÜ'lü öğrenciler var onları da alır mısınız?" diye sordu. Dolmuşun camında hususi araç falan mı yazıyor ben anlamadım ki???
18:30 => Kardeşimle dolmuştan inip yürüme kararı aldık. İnmeden önce sıkı sıkı sarındık atkılarımıza, "acaba yürürsek 5 km ileride bizi buz tutmuş halde bulurlar mı" diye düşündük, dolmuştakiler heyecanla ve gülerek bizi izlediler, sonunda kendimizi fırtınanın göbeğine bıraktık.
19:00 => Yol boyunca bol bol kaza görüp, "iyi ki inmişiz hayatta eve varamazdık" dedik. Bir noktada 5-6 kaza birden olmuş, arabalar teker teker yanlarından geçmeye çalışıyor, geçerken bir daha çarpanlar da oluyor tabi. Yani bu araba sevdamız nedir gerçekten yaa, millet iki adım atacak diye ödü kopuyor. Arabadakilerin yarısı otobüse vs. binmiş olsa kazalar da yarıya iner, sıkışıklık da azalır gerçekten! Çetin Emeç'in Ayrancı-ODTÜ yönü Dikmen altgeçidine kadar kilit, oradan sonra da bomboştu. Kimse çıkamıyor ki altgeçitten! Biz biiir güzel yürüdük.
Balgat kavşağı ise ayrı bir olaydı. Çetin Emeç köprüsünden de kimse çıkamadığı için yolda akış yok. Üstüne bir de kavşak tıkalı. Sabaha kadar birbirlerine bakarak oturmuşlardır herhalde. Biz saat 19:00'da Çetin Emeç'teki Mc Donalds'a ulaştık, kısa bir ihtiyaç molası verdik. Sonra yola devam.
19:30 => 100.yıl pazarına ulaştık!! Canımız mahallemiz! Konya yolu bomboştu. Çetin Emeç köprüsü üzerinden yürüyerek geçmek ve aşağıyı (Konya Yolu'nu) izlemek süper eğlenceliymiş! Kimbilir nerede kaza olduysa yolda bir tane araba yoktu. Yol boyunca ısrarla arabasını çıkarmaya çalışan, dolmuş-otobüs bekleyen, incecik çoraplar ve topuklularla yürümeye çalışan birçok insan gördük, kendilerine şans diledik içimizden.
Pazarın önünde taksi bulmaya çalıştık, durağı aradık çıkan araçların dönemediğini söylediler. Yanımızda bekleyen bir amca taksi çevirdi yoldan, bizi de yarı yola kadar bıraktı. Bizi bırakmasının karşılığı olarak da güzelim iphone'umdan kızını arayıp buluşma yeri ayarladı, neyse, hayatta herşey karşılıklı değil mi??
19:40 => Taksiden inip evimize doğru yokuş yukarı yürümeye başladık, nefesimiz kesile kesile.. Bizim oralar genellikle şehirden birkaç derece daha soğuk oluyor. Rüzgar da var tabi, elektrikler de kesik, yollarda köpekler. Tam korku filmi!
20:00 => Evimize ulaştık!!! Zafer bizimdir!! Canım kocacığım da şöminemizi yakmış, oooohh çıtır çıtır, sıcacık. Biraz ısındıktan sonra mamalarımızı yedik. Allah'tan dünkü yemek artmıştı da yeni yemek yapmakla uğraşmadım. Gerçi bu akşam ne yapacağımı kara kara düşünüyorum ama :(
İşte böyle bir akşamdı dün akşam. Biz eve gidene kadar binmiş olduğumuz dolmuş yanımızdan hiç geçmedi. Büyük ihtimalle saat 8'de Balgat kavşağında sıkışmışlardı. Ne zaman çıkmışlardır bilemem. Evimiz uzak da olsa yürüme mesafesinde olduğu için şanslıydık, Çayyolu-Ümitköy taraflarında oturanlar ne yaptılar bilemiyorum.
Bu kar yağışının geleceğini televizyonlar, gazeteler günlerdir söylüyor. Bu belediye çalışanları neredeler acaba? Karları küremek, yollara tuz serpmek bu kadar zor birşey olmamalı. Dün akşam yürürken bizim yanımızda tuz olsa biz bile serperdik! Hadi dün akşam heryer kilitlendi tuzlama aracını çıkaramadılar, gece niye yapmazsın kardeşim?? Niye aynı işkencenin iki gün üst üste çekilmesine izin verirsin? Kar şu an hala devam ediyor ve tahminim Perşembe ve Cuma da aynen böyle geçecek. Peki NEDEN NEDEN NEDEN biz bunları yaşamak zorundayız? Gerçekten herşeye yazık!
Bugün ofise 15 kişi ancak gelebildi. Öğleden sonra tatil olma ihtimali var. Olursa eve gider, şöminede sucuk ekmek yaparızz, nam nammmm :))
Tekrar görüşebilmek dileğiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder