18 Kasım 2013 Pazartesi

Çağrışımlar


Bu sıralar kitap okuma performansıma kendim bile şaşıyorum. Angutyus'un içimdeki okuma aşkını açığa çıkaracağını kim tahmin edebilirdi!..

İkinci kitabı da bitirdim. Müthiş bir aydınlanma yaşamadım, ya da adama hayranlık duymadım. Hatta çoğu zaman "aptal mısın yaw" dedim içimden; fakat saygı duydum. Yaptıklarını yapmak cesaret ister. İnsan onaylasın onaylamasın, onun tabiriyle "g.t ister" işte.

Eşim de ilk kitabı okumaya başladı; fakat bu tarz kitaplar ya da bu tarz hayatlar diyeyim, onu gerer biraz. Birkaç kere kitap üzerine konuştuk onunla, evet bu bize uzak bir hayat ve belki bu kitapta anlatılanlar dışında bir daha dinleyemeyeceğimiz, öğrenemeyeceğimiz bir hayat. Allah öğretmesin zaten, hiç kimseye. Bazı şeyler insanların suçu değil. Bir şeye mecbur kalan insanlar bunu çok isteyerek yapmıyor her zaman. Örnek; büyükşehirde yaşamak güzel, eğlenceli olabilir; fakat köyünde mutlu olan bir insan neden oradaki düzenini bırakıp gelmek istesin ki. Tabi köyünde okul, hastane, yol, su elektrik varsa.. Yani insan gibi yaşayabiliyorsa. Orada büyüyerek de bir üniversiteyi kazanma şansı varsa. Fakat sen hem buralara hiç bir imkan sağlama, onları kendi hallerine terk et, sonra da "neden geldiler büyükşehre".

Bu daha çok ilk kitabın özetiydi. İkinci kitap "kendi bildiğimi okurum" tarzında. Zaten sonunda da öyle diyor; "başkalarının doğruları için yaşamayın, hayatınıza kendiniz yön verin". Dinlemeli miyim seni?

Kısacası, alın okuyun. Dili çok küfürlü, hatta okuduktan sonra ben bile günlük hayatımda küfür kullanmaya başladım; ama o da lazım be... Hayatta her şey insanlar için..

Sıradaki hikaye Jostein Gaarder ve Pirenelerdeki Şato.

Sevgiler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder