30 Eylül 2011 Cuma

Oturma Odamız Hazıııırrr

Bu akşam büyük haftasonumuz başlıyor!

Arkadaşlarımız minik bebişleriyle evimize gelecekler, hem de yatıya kalacaklar. 2 gece yemekler, müzikler, koşturmacalar içerisinde geçecek. Evimizde ilk kez böyle bir organizasyon gerçekleşeceği için heyecanlı ve mutluyum :)

Diğer taraftan hazırlıklarımızı tamamladık sayılır. Hemnes'imizi kurduk, yastıklarını minderlerini aldık, kullanıma hazır vaziyette. Üstüne iki adet abajur aldık, onlar da IKEA'dan. Hemnes'imizin yastıklarıyla takım. Bir de odamızın kapısına akordiyon kapı taktık ve tam bir oda oldu!

Böyle yazınca sanki çook kolay olmuş gibi geliyor kulağa ama tüm bu süreç boyunca, 1 ay içerisinde IKEA'ya 4 veya 5 sefer gittik. Almak istediğimiz şeylerin bazılarını bulamayınca tekrar tekrar gitmek zorunda kaldık. Size bir tavsiye, müşteri hizmetlerinin "o ürün 2 hafta sonra gelecek" demesine pek de güvenmeyin, beklediğiniz ürün ertesi gün de gelebiliyor. Mutlaka ve mutlaka mağaza içindeki sorumluluk sahibi personele danışın. Sonunda alacaklarımızı tamamladık, Hemnes'i zaten kurmuştuk, dün akşam bir de elektrikçi çağırdık, abajurlarımızı taktı. Odamız takım oldu.

Odamızın kapısında şöyle bir sorun vardı, kapının kasası duruyor; ancak kapı yok. Menteşeler falan üzerine. Ayrıca kapımızın üstünde bir cam var. Biz bu camı iptal etmek, kapıyı da doğru düzgün yaptırmak istiyorduk; ancak vakit ve nakit meselesinden ertelendi durdu. Hala da erteleniyor. Bu sırada kapı boş durmasın dedik ve Koçtaş'tan akordiyon kapılardan aldık. Alırken görevli bayana danıştık, "zor mudur bunu kurmak", "alttan kesebilir miyiz" vb. sorularla bunaltmış olmalıyız ki, "evet evet, çok kolay, isterseniz hemen keselim, maket bıçağıyla bile kesilir" diyerek bizi kışalamaya çalıştı. Biz de "yok biz bir ölçü alalım öyle" diyerek uzaklaştık.

Çarşamba akşamı için plan annemlerin bize yemeğe gelmesi, biz annemle yemeği hazırlarken, Sevgili ile babamın kapıyı kurmalarıydı. Ancak babam paketi bir açtı ki, hiç de öyle kolay molay değil. "Bugün yapılmaz bu" dedi. Dün aldı parçaları, marangoza götürdü. Onların alet edevatlarıyla akordiyonun panellerini parçaladılar, kestiler, birleştirdiler. Babam bu tür konularda çok titizdir, ölçer biçer öyle takar. Marangozdaki bölüm hariç, 3 saatte tamamlandı kapımız. Yerine cuk oturdu, yakıştı da. Süper şık durduğunu söyleyemem dürüst olmak gerekirse; ancak kullanışlı. Biz sevdik :)

Şimdi sıra geldi güzel güzel mamalar yemeye, sohbetler etmeye. Sonbahara neşeli bir giriş güzel oldu. Hep böyle keyifli geçsin.

Sevgiler...

28 Eylül 2011 Çarşamba

Değer Miydi?

Bu aralar kırgınım hayata. Aslında arada bir gönlümü almasını da biliyor ama genel olarak kırgınım işte.

Onun suçu mu benim suçum mu bunu da bilmiyorum. Beceriksiz mişim demek ki diyorum. İnsanın kendine en güvendiği konuda haksız duruma düşmesi mümkün mü?

Bu hayatı gerçekten anlayamadığımı anladım sonunda ve de insanları. "İYİ" birisi olmak için bazı "KÖTÜ" özelliklere sahip olmak zorunda mıyım?

Bunların hepsinin bana ne anlatmaya çalıştığının farkındayım, değişiklik zamanı geliyor. Hayatımın, ruhumun yenilenmesi, kalbimin onarılması için bir değişiklik.

İşte hayat bana bu değişikliklerle ilgili ipuçları vererek, olabilecekmiş gibi hissettirerek göz kırpıyor arada bir, sonrası sessizlik. Düşüncelerle başbaşa kalmalar, gözyaşları, ağrılar.

Değişikliğin iyi geleceği kesin de, bunların hiç geçmeyeceği belli.
Peki değer mi?

21 Eylül 2011 Çarşamba

Güvensizlik

Dilerim hiçbir zaman, etrafınızdakilere güvenemeyeceğiniz, herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı, arkadaşım sandıklarınızın size en büyük kazığı attığı bir ortamda bulunmazsınız, bulunmak zorunda kalmazsınız.

Dilerim ben biraz aklımı başıma toplar ve biraz kötü bir insan olurum. Karşımdaki insanların öncelikle iyi niyetli değil, kötü niyetli olacağını düşünerek yaklaşırım. Kimseye acımam, başkalarının başarısı ve mutluluğu benim umurumda olmaz. Hatta bunları kıskanır, yerin dibine girmeleri için elimden geleni ardıma koymam.

Dilerim insanlar değişebiliyordur ve ben değişip en zalim formumu alırım.

En içten nefretlerimle...

Çiçeklerim

Bahçe işini çok sevdim, gerçekten çok sevdim.

Bitkilerimin minik minik çiçekler açmasını, sararan yaprakları toplayınca taptaze, yemyeşil görünmesini, çimleri yabani otlardan ayıkladıktan sonraki pürüzsüz, dingin görüntüsünü, hepsini çok sevdim.

Geçen haftasonu sardunyalarıma sardırdım. Teker teker temizledim hepsini, topraklarındaki çer çöpleri, taşları ayıkladım. Nar çiçeği renkli sardunyam tamamen kurumuştu, onu söktüm, bir baktım dibinde 2-3 küçük yaprak. Diğer sardunyam daha büyüktü, üzerinde çiçekleri vardı pembe pembe. Küçüğü de aldım yanına koydum, "sen de büyüyeceksin, onun gibi olacaksın, çiçekler açacaksın" dedim. İnanmayacaksınız ama daha akşamına yaprakları irileşmişti! Şimdi üzerinden 1,5 hafta geçti ve bayağı bayağı bitki oldu. Ablaları abileri bir görseniz nasıl hevesli büyüyüp çiçek açmak içinnnn...

İşte bu da resmiiii..

14 Eylül 2011 Çarşamba

Yatıya da Bekleriz

Eveeet artık böyle. Sırf misafirlik yapıp kalkıp gitmek yok, yatıya da bekleriiizz.. Pazar günü IKEA'ya gittik. Bir önceki korkunç IKEA deneyimimizden sonra (bkz. kalabalık ve bazılarının insanlıktan çıkması) biraz korka korka gittik açıkçası ama tahminimizden daha tenhaydı.

Birşey almama kararıyla gittik IKEA'ya. Yataklı kanepeler için modellere bakacaktık, Doğtaş'ta bulduğumuz bir koltuk vardı onunla karşılaştıracak, kararımızı verecektik. Kapıdan girer girmez sağınızda görmüş olduğunuz model çekti dikkatimizi. Sedir modellerini oldum olası severim, hatta eski evimizde salon penceresini \_____/ şeklinde yaptırmak istememin tek sebebi önüne sedir yaptırmaktı. IKEA'da bu modeli daha önce görmüştüm, yataklı kanepe olduğunu bilmiyordum. Mağazada o şekilde görünce çok sevindim, Sevgilim de beğendi, diğer herşey çıktı aklımızdan. Normalden biraz daha pahalıya geldi ama içimize sindi sonuçta.
Kutuların çok ağır ve uzun olması sebebiyle kargoyla gönderilmesini istedik ve paketler dün akşam evimize ulaştı. Biz de çarçabuk yemeğimizi yiyip kurmaya giriştik.

IKEA
'nın uyarılarını göz önünde bulundurarak ikimiz beraber yaptık. Epey de hızlı yaptık aslında. Sevgilim elinde tornavida, vidaları sıkarken, ben sonraki adımları, yapılacak parçaları inceliyordum. İlk iş olarak Sevgilimin süper fikriyle malzemeleri ayırdık, gruplandırdık, sayılarını kontrol ettik. IKEA'dan birşey alıp da monte edecek olursanız size de tavsiye ederim, işi çok kolaylaştırıyor. Bana kalsa direkt dalardım vidaları sıkmaya :)

Saçlarına ak düşmüş dövmeli Sevgili ve Ben. Gördüğünüz gibi ofiste fazlasıyla boş vaktim oluyor :)
2 saatin sonunda koltuğumuz şu hale geldi. Yorulduğumuz ve Sevgilimin beli ağrıdığı için paydos dedik. Bu akşam Sevgilim devam edecek, bakalım nasıl olacak.

Başlamadan önce çok büyüttük kafamızda ama yapmanın hiç zor olmadığını gördük. Bunlar güzel anılar, o koltuğa her oturduğumuzda bu günü hatırlamak, gülmek, emeğinin olduğunu bilmek.. Devamı yarın.
Sevgiler...

5 Eylül 2011 Pazartesi

Çifte Bayram Kutlamaları

Bu aralar amma uzaklaştım sanal ortamdan. Kitaplara verdim kendimi. İyi de oldu tabi ama buraya geri dönüş zorlaştı, okuyacak postlar birikti.

Bu sene iki kere yaz tatili yaptık bayram sayesinde. İlkini yazmış mıydım hatırlamıyorum, Temmuz ortası gitmiştik yazlığa. Otobüsle gittik döndük kendi halimizde. Orada kimse yok, her sene kalabalık kaldığımız evde iki başımızaydık. Mümkün olduğunca eve girmedik haliyle. Bu sefer öyle değildi neyseki. Annemler bayramdan önceki hafta Cumartesi günü gitmişlerdi, kardeşim iznini birleştirdi 2 hafta mis gibi tatil yaptı. Biz de Pazartesi akşamı bindik otobüse, Salı sabah müthiş bir kahvaltı sofrasına oturduk.

Denetko'yu yıllardır bu kadar kalabalık görmemiştim, herkes bayramı fırsat bilip gelmiş. Cıvıl cıvıldı her yer. Bütün arkadaşlarımızla görüştük, hatta 15 gün önce doğum yapan bir arkadaşımız bebişini de getirdi. Ne güzel birşeydir o ya.. Hava biraz rüzgarlıydı, bu yüzden deniz berrak değildi, bunun dışında herşey çok keyifliydi.

Denetko'ya vardığımız gün 30 Ağustos'tu. Bizim sitemiz bu konularda çok hassastır, sabahın o saatinde bir baktık her yer bayraklarla süslenmiş. Saat 10 civarıydı tören duyurusu yapıldı. Giyindik törene gittik. Saygı duruşu, İstiklal Marşı, konuşmalar, şiirler, marşlar, bildiğiniz tören işte. Okuldayken insan törenlerden kaçmanın binbir yolunu arıyor; ama şimdi o kadar hoşuma gitti ki.. Bayrak aldık ellerimize onu salladık. Sitemizin yaş ortalaması yüksektir biraz. Buna rağmen dedeler nineler bastonlarıyla, kollarında torunlarıyla, bizim gibi genç kesim kucaklarında bebekleriyle tören alanındaydı. Akşam kutlamaları da ayrıydı. Saat 8 civarında fener alayı sitenin bir ucundan ellerinde meşalelerle yürümeye başladı. Önde bir araba içinde bangır bangır çalan marşlarımız ve arkasından yürüyen meşaleli güruh. Türkiye'ye yabancı bir insan olsa ve hasbelkader o akşam oralardan geçiyor olsaydı bir isyan başlattığımızı veya Ortaçağ'da cadı avına çıktığımızı düşünebilirdi. Ülkesine ilk uçakla mı yoksa koşarak mı dönerdi tahmin edemiyorum bile!

İşte size törenden bazı resimler. Her Türk evladı hayatında 1 kere Denetko'nun 30 Ağustos törenlerine katılmalıdır kanımca!

Şeker Bayramı kapsamında da saygılı evlatlar olarak büyüklerimizi aradık, bayramlarını kutladık. Evimizin bayramlaşma adeti olarak likör içtik, çikolata yedik. Yine çok yemek yedik; ama geçen seferki kadar tost yemedim gazinoda. Sevgilim mangal konusunda pratik yaptı, dönüşte ofis arkadaşlarını ağırlayacağız çünkü. Böyle hoş bir mola oldu bizim için.

Dönüş yoluna Cumartesi günü çıktık. Babam ve Sevgilim ara ara değişerek kullandılar arabayı. Ben kullanmak istemedim. Yollar tenhaydı şansımıza, Pazar'a kalmadığımız iyi oldu. Yaz sezonunu da böylece kapatmış olduk sanırım.

Umarım herkes için keyifli, dinlendirici bir bayram tatili olmuştur. Sizlerin de geçmiş 30 Ağustos ve Şeker Bayramlarınızı kutlarım.

Sevgiler...