Ne güzel bir haftasonuydu.. Asında biraz karmaşık başladı ancak çok ama çok güzel bitti. Cumadan başlayalım:
Cuma akşamı 6'da çıktım işten, dolmuş durağına doğru yürümeye başladım. Bindiğim yer ilk durak olduğu için normalde bekleyen 2-3 dolmuş olur; ancak cuma günü hiç dolmuş yoktu. İçime kötü bir his düştü ama beklemeye başladım, yapacak birşey yok. 10-15 dakika kadar bekledikten sonra dolmuşun ışığı göründü uzaklardan. 10 dakika da içinde bekledikten sonra hareket etti. Hareket ettiğim saat normal bir günde benim 100.yıl pazarında indiğim saatti. Ve biz çıktık yola. Allah'ım nasıl bir trafik. 2.vitese geçmenin imkanı yok, her yer kilit. Dur kalk, dur kalk yapa yapa 2 saatte, evet tam 2 saatte gittim eve.
Sevgilim o akşam bir konsere gidecekti, beni eve bıraktıktan sonra yollara düşünce ümidi kestim kendisinden. "bu gece ya konser salonunda ya da evinde uyur" diye düşündüm. Sevgilim konserdeyken kar da yağmaya başlamaz mı, ama ne güzel yağıyor, masal gibi. Zarif zarif düşüyor taneler... Ben de aldım bilgisayarımı kucağıma bir yandan düğün fotoğraflarımızı düzenliyorum, bir yandan da bir film buldum onu izliyorum. Kar şiddetini artırdıkça rüzgar da uğultusunu yükseltti. Derken televizyon 1-2 cırt mırt etti ve digiturkün yayını kesildi. Bizim Digiturk antenimiz çatıda duruyor, e tabi rüzgar yüksekte daha şiddetli esiyor ve anteni sallıyor. O sallandıkça bizim yayın kesiliyor. Biraz bekledim, gelir dedim ama tık yok. Ben de kendimi bilgisayarıma adadım, sessiz sessiz oturdum evde. 1-1,5 saat geçti ama ne gelen var ne giden, sıkıntıdan patlayacağım. Çıktım yukarı ütü yaptım, çamaşır attım makineye, yine indim aşağıya oturdum kös kös. Saat tam onikiydi ki kapı çaldı ve hiç ummadığım bir şekilde Sevgilim geldi. Bizim sitenin yokuşu çok dik, her yer rahat olsa da arabayı orada bırakıyoruz çoğunlukla. Neyseki o yol henüz buz tutmamış, kolaylıkla çıkmış. Çok yorgun olduğumuz için hemencecik yattık uyuduk.
Cumartesi günü bembeyaz bir sabaha uyandık. Cuma gecesinden kombimizin derecesini yükseltmediğimiz için ev buz gibiydi. Hırkalar, çoraplar giydik, çayımızı kahvemizi aldık. İkimizin de dışarıda işi verdı, hazırlandık yollara düştük. Saat 12 civarı işlerimizi halledip mahallemizde buluştuk. Ev için birkaç şey aldık, kasaba uğradık ve küçük kebapçımızda öğle yemeği yedik, evimize döndük. Normalde o günün şöyle bir özelliği vardı, ben yengemleri çağırmıştım akşam oturmasına. Kar yağınca ertelemek durumunda kaldık tabi. Oysaki geçen haftamı tarif aramakla geçirmiştim hep :( Sabah kombiyi açtığımız için döndüğümüzde evimiz sıcaktı. Yine çaylar kahveler konuldu, oturduk öyle. Akşam yemeği için ne zamandır yapmak istediğim balkabağı çorbasını yaptım. Lezzetli oldu ama o balkabağını soymak ne kadar zor birşey!! Of yani offf...
Çorbamızı içtik, bir de annemin gönderdiği böreklerden indirdik midemize, tam yemek sonrası uyku moduna geçmiştik ki, bahçede kar altında mangal partisine davet edildik. Kalktık, hazırlandık, çıktık evden. Nasıl bir tipi!! Kar yağıyor ama deli gibi rüzgar var ve kar tanelerini yukarıdan aşağı, aşağıdan yukarı, sağdan sola, soldan sağa savuruyor. Ben elime şemsiye almıştım ama bana mısın demiyor. Arabayı çıkartmakla da uğraşamayacağımız için yürümeye başladık. Kar altında yürümek çok romantik, bayılırım; ama bu yürünecek bir kar değilki, bildiğin fırtına. Engelleri aşa aşa parti alanına ulaştık. Bir baktık mangal yanmış, kestaneler atılmış bile. Hemen kestanelere hücum ettik, sıcak sıcak yedik. Ardından sucuklar geldi, bir de kocaman bir tencere sıcak şarap. Yedik, içtik, güldük, donduk ve mangalı söndürdük. 1,5-2 saatlik maceramız gece 10 civarı sona erdi. Biz evimize doğru yola çıktık ama ikimiz de öyle donmuşuz ki yürürken katır kutur sesler çıkarıyorduk :D Tabi bu arada içimizin dışımızın sırılsıklam olduğunu söylememe gerek yok herhalde.
Eve geldik, üstümüzü değiştirdik ama nasıl titriyoruz. 3'lü kanepemizin sırt minderlerini kaldırdık, ikimiz yanyana sığıştık koltuğa, üstümüze çektik battaniyemizi, Prison Break izlemeye başladık. Sevgilim kollarımda uyuyakaldı sonra, ne büyük bir mutluluk...
Pazar günü ise annemlerde kahvaltı, Cepa'dan atkı, eldiven, bere alışverişi, annemlerde 5 çayı ve eve dönüş rotası dahilinde çok güzel bir gün geçirdik. Hava yağışlı olmasına rağmen Cumartesi gününden ve özellikle akşamından çok yumuşaktı. İşte böyle de anısı kaldı :
Eve geldik, üstümüzü değiştirdik ama nasıl titriyoruz. 3'lü kanepemizin sırt minderlerini kaldırdık, ikimiz yanyana sığıştık koltuğa, üstümüze çektik battaniyemizi, Prison Break izlemeye başladık. Sevgilim kollarımda uyuyakaldı sonra, ne büyük bir mutluluk...
Pazar günü ise annemlerde kahvaltı, Cepa'dan atkı, eldiven, bere alışverişi, annemlerde 5 çayı ve eve dönüş rotası dahilinde çok güzel bir gün geçirdik. Hava yağışlı olmasına rağmen Cumartesi gününden ve özellikle akşamından çok yumuşaktı. İşte böyle de anısı kaldı :
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder