18 Şubat 2010 Perşembe

Zaman

Zaman ne kadar hızlı akıyor farkında mısınız?

3 haftadır Pazartesiden sonra bir bakıyorum Perşembe olmuş.. Aradaki günler ne zaman, nasıl yaşandı anlamak mümkün değil.

Ve tarih Şubat'ın 18'i bugün.. Yeni yılın 1,5 ayı bitti. Şu ana kadar yeni yıl hedeflerimden yalnızca etaminimi ilerletmeyi becerebildim.. Ama saatim bitiyor çok az kaldı..

Bugün minik yeğenim Ada'nın diş buğdayı yapıldı. Biz de ona sürpriz bir pasta hazırlattık. Pastanın neye benzediğini görmek ve tadına bakmak için akşamı iple çekiyorum..

Bu aralar nasıl bir tiyatroya - operaya gidesim var anlatamam. Gitmek istediğimiz birkaç gösteri var; IV. Murat, Cem Sultan, Harem ve Venedik'te Bir Gece Operaları ile Orhan Kemal'in 72. Koğuş oyunu. 72. Koğuş aslında İstanbul'da gösteriliyor; ancak 24 - 28 Şubat tarihleri arasında Ankara Şinasi Sahnesi'nde. 28 Şubat Pazar günü için biletlerimizi aldık, çok da heyecanlıyım..

Opera oyunlarını ise bana inat yapar gibi hafta içlerine koyuyorlar, özellikle IV. Murat'ı.
Ruhat Mengi bir yazısında çok bahsetmişti bu oyundan, o günden beri çok merak ediyorum. Gerçi o da "İstanbullular Göremeyecek mi?" diye başlık atmış.. Yerli yabancı her oyunu, konseri, sergiyi siz görüyorsunuz, hadi biz de nispeten görüyoruz; ama göremeyen birçok ilimiz var. Bunu da siz görmeyiverin veya buyrun Ankara'da izleyiverin, neyse. Bu oyun 26 Aralık Cumartesi günü sahnelendi, o gün gitmemiz mümkün değildi. Kaç aydır oyun devam ediyor - ayda 1 kez olmak üzere - ve her seferinde hafta içi sahneleniyor. Devlet Opera ve Balesi'ne bunun için mail bile attım, sayfalarındaki İzleyici Anketi'ni doldurdum ya hayırlısı...

Diğer oyunlar biraz daha yeni; ancak hepsini çok merak ediyorum, izlemek için sabırsızlanıyorum. Opera ve devlet tiyatrosu biletleri o kadar ucuz ki.. Sinemaya uzun zamandır gitmiyorum; fakat sinema bileti 10 - 15 aralığındaysa tiyatro bileti de yerine göre 10 - 15 - 17 TL. Sinema filmini aynı gün aynı saatte milyonlarca kişi izleyebilirken, opera veya tiyatro salonunda 50 - 60 kişi izleyebiliyor. Bizlerin bu oyunları takip etmemiz ve çevremizi teşvik etmemiz lazım.

Bilmeyenler varsa duyurmuş olayım, operalarda eskisi gibi gidip acaba bu adam niye bağırıyor diye kafa patlatmıyorsunuz. Gerçi anneme göre operanın amacı kafa patlatmak; fakat şu anda salonlarda üstyazı sistemi kurulu. Oyun boyunca geçen diyalogların Türkçesi bu panolarda yazıyor. Hani turizm şirketlerinin falan kayan yazıları olur ya; İstanbul 49 TL - Paris 50 € - Madrid 75 € vs. vs; onun gibi. Bence gayet çağa uygun bir düşünce ve uygulama. Şu an geliştirilebilecek konulardan birisi sahne düzenleme ve kostümler. Tabiki şu an kullanılanlar da çok şık; ancak günümüz teknolojisinde, sahne kararınca 2 kişinin koştura koştura masa sandalye taşımasını aşmamız gerekiyor bence. Tabi daha güzel sahnelere de ihtiyacımız var...

Benimse şu anda birşeyler yapmaya ihtiyacım var, koşmaya, etamine ve sanata :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder