23 Haziran 2009 Salı
Yaz Geliyoooo
Havalar ısınıyor, güneş pırıl pırıl parlıyor ve evet yaz geliyoorr!!
Yaz kelimesi bile insanın içini ısıtıyor; insan kumsalda güneşlendiğini, serin sularda yüzdüğünü hayal ediyor hemen. Kısa bir süre sonra da uzun yaz tatillerinin öğrencilik yıllarında kaldığını, güneş altında tüm gün yatıp esmerleşmenin ise ozon tabakasının delinmesinden ve küresel ısınmadan önceki zamanlarda kaldığını hatırlıyor. Yine de elbiseler, terlikler ortaya çıkıyor, paltolar dolabın en derinlerine gömülüyor, daha noolsun!!
Mevsim geçişlerinde bir halsizlik çöküyor üzerime. Uykuya düşkünlüğüm artıyor, ki öyle çok uyku meraklısı değilimdir, sabah sürünerek çıkıyorum evden, akşam da sürünerek geliyorum. Gün boyunca konsantre olamıyorum, hiçbir şeyi ciddiye almıyorum, eve geldiğimde yemek yer yemez uyukluyorum. Ya 2 haftadır Disko Kralını izlemek istiyorum, onu bile bekleyemeden koltukta uyuyakalıyorum. Bunun birçok sebebi olabilir tabiki; ama ben öncelikle mevsime yoruyorum.
Bu sabahtan itibaren bir karar aldım, kahvaltımla birlikte bir kaşık bal yiyeceğim. Evde bana özel bir bal kavanozum bile var. Aynen resimdeki Pooh gibiyim işte :) Düşündüğüm zaman gün içerisinde hiç şeker almadığımı farkettim. çay-kahve şekersiz, çikolata falan çok nadir zaten, e başka da nerden alınır ki şeker. Tamam meyvede de var ama o başka. Sonuç olarak bir de kendimi böyle denemeye karar verdim. İlk gün için şu an kendimi epey iyi hissediyorum.
Balı her zaman için herkese öneririm. Tüm hastalıklara birebir. Bal kadar faydalı besin çok az. Benim tatlı Sevgilim ise arılardan korktuğu için onların yaptığı bir şeyi de yemek istemiyor. Bu yüzden balı ağzına sürmüyor. Öyle ki, yemeğin içinde 1 kaşık bile bal olsa kokusunu alıyor. Ben çoğunlukla onu ikna etmeye çalışıyorum, diyorum ki; "ilerde bebişin de bal yemesi gerekecek; ama o babam yerse yerim diyecek. O zaman da mı yemeyeceksin?" Sevgilim de konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor, "ben bu yaşıma kadar yemedim, bir zararını da görmedim. O da yemese noolur?" diyor. Kimbilir anneciği, küçükken ona ne ballar yedirmişti :) Bal yemeden büyüyen çocuk olur mu yaa???
Eveeet, yaz diyorduk. Yaz kokusunu çok severim.. Biçilmiş çimler, açan hanımeli çiçekleri, güller, dallardan sarkan meyveler. Evimizin bahçesinde çok güzel ve lezzetli bir erik ağacımız var. Arka bahçemizde de kiraz (yoksa vişne mi? hep karıştırıyorum.. ama heralde kiraz). Ayrıca sitemizde bol bol karadut ağacı var. Karadutu ağaçtan yemeye bayılıyorum ve mucizevi bir şekilde Sevgilimle evimizin bahçesinde de Karadut ağacımız var :)) Arka bahçemizde de koooooooocaman bir ceviz ağacımız. Karşı komşu şikayet ediyormuş yaprakları bahçesine düştüğü için.. Şapşal adam en azından bahçen biraz yeşil görünür sırf toprak yerine.. Neyse..
Binbir koku içerisinde bahçede oturup nescafe veya bira içmek, gazete, kitap, dergi okumak paha biçilemez. Asıl yaz bu işte.. Gecenin serinliğinde bahçeyi sulamak, köpüşü dolaştırmak, kahve içmek, sırtına hırka almak ve bir de tabiki başını Sevgilinin omzuna koyup uyuklamak..
Çok az kaldı çooookkk az.. Herşey güüzeel ooolacaak!!!...
1 Haziran 2009 Pazartesi
Alışverişş
Herkese Kooooocaman bir Merhaba,
Farkedileceği üzere blog'umu ihmal etmeye başladım bile. Bunun çeşitli nedenleri var tabi; işlerin yoğunlaşması ve Sevgilimin askerden dönmesi gibiii... Evet, 2 hafta önce döndü Sevgilim askerden ve böylece kooskoca bir defter kapanmış oldu. Şimdi ise bambaşka telaşlara yönelmemiz gerekiyor, eşya alımı gibi.
Sevgilim yokken ben tek başıma dolaşmamıştım, istemiyordum yani, ama dün 365 alışveriş merkezindeki Electroworld'e gittik birlikte. Electroworld'ün güzel tarafı tüm markaların olması ve fiyatlarının uygunluğu tabiki. Gerçi en az 15 yıl ömrü olan beyaz eşyaları bu tür bir mağazadan almak ne derece akılcı olur bilmiyorum. Bu tür alışverişlerde bireysel ilişkiler daha önemlidir ya veya sonrasında daha fazla avantaj sağlayabilir ya, onun için satış bayiinden almak daha doğru olur diye düşünüyorum. Neyse, sonuçta biz modelleri incelemek için gittik dün.
Beyaz eşya kullanımı konusunda, buzdolabından atıştırmak dışında pek tecrübesi olmayan bir insan olarak şunu söyleyebilirim ki; yerli üretim veya ithal tüm eşyalar çok minik, çok dar. Bir çekmeceler var, 1karış. Buzdolaplarının rafları plastik, oyuncak gibi.. Bulaşık makinelerinin içi minnacık. 2 tencere sığmazmış gibi geliyor. Bize sağolsun çok yardımcı olan görevli kıza da söyledim, eşyalar barbi evinden alınmış gibi... Ya da bilemiyorum belki mağaza çok büyük olduğu için gözüme öyle göründü. Sonuçta herkes kullanabiliyorsa demek ki makul ölçülerde.
Electroworld'de biz dün özellikle Siemens'in modelleri üzerinde durduk; çünkü indirimler sayesinde Siemens ve Arçelik birbirine çok yaklaşmış fiyat olarak. Ama, gerçekten de şöyle birşey var, Arçelik'in buzdolabı kadar güzel bir iç yerleşim hiçbir marka ve modelde yok. 365'te Arçelik'in mağazası ayrıydı ve bizimle ilgilenen görevli pek hoş bir insan değildi açıkçası. Yani insan bir ürünü tanıtır değil mi? Çamaşır makinesi soruyoruz, eliyle "bunlar" diye gösteriyor. Ben de biliyorum onlar olduğunu! Benim Canım Sevgilim, Arçelik olmasını istemiyor bir türlü; ama ne yalan söyleyeyim iç tasarım ve malzemenin dolgunluğu olarak en sağlam ve tok görünen Arçelik. E, etrafımızda kullananlar da var ve çoğunluğu memnun sonuçta. İşte öyle bakalım, şimdi biz biraz eleme yaptık ama son söz annelerin tabi. Bir gün annelerle beraber gider dolaşırız. Tabi bu "bir gün"ün önümüzdeki 2 hafta içinde olması lazım, çünkü KDV indirimi 15 Haziran'da bitiyormuş. Ben her zaman 30 Haziran'da bitecek diye düşünüyordum ve çok rahattım; ama böyle olunca biraz tutuştuk tabi.
Bir de fırın derdimiz var. Evimizin mutfağında davlumbazın altı boş. Ne tezgah, ne dolap, hiçbirşey yok. Ocak için mecburen büyük fırın almak gerekiyor (bulaşık makinesinin yeri ayrı). Dün fırınlara da baktık, üstü ocaklı turbo fırınlar 700-800 TL civarında. Akşam annem dedi ki, ben öyle büyük fırına hiç ihtiyaç duymadım, tezgah üstü fırınlarla idare edebilirsin. O öyle deyince benim de aklım karıştı tabi. Yani az değil, o fiyata bir sürü şey alınır; ama fırın alınmazsa o boşluğa ne konacak, onu da bilmiyorum. Dolap yaptırılabilir belki, bakalım işte, şimdi onu düşünüyorum.
İşte dün Electroworld ve Arçelik'te geçti günümüz. 365'te Koçtaş da var. Şöyle bir dolaştık orda da, duvar renklerine baktık. Sütlü kahve veya açık kesekağıdı gibi bir renk var aklımızda. Bir de renk kartelası aldık, bej renkler objeleri ön plana çıkarırmış. Gerçekten de öyle, çok sevdik o renkleri ve o renge herşey yakışır.
Yoğun günün ardından Sevgilimin evine gidip yorgunluk kahvemizi içiyor, bir yandan hayal kuruyorduk. Tam o sırada dedik ki, hadi evimize gidelim. Geçen pazar Meltem Ablalar aramış ve davet etmişlerdi zaten. Biz de aradık, müsaitlermiş, gittik. Evimizi gezdik yine, Sevgilim fotoğraflar çekti. Beyaz eşyaların yerlerinin ölçülerini aldım ben de. Fazla vakitlerini almadan çıktık. Dün gece Sevgilim mesaj atmış, hep fotoğraflara baktım, hayal kurdum diye. Ben de hep hayal kuruyorum.. :) Çok eğlenceli :D
Farkedileceği üzere blog'umu ihmal etmeye başladım bile. Bunun çeşitli nedenleri var tabi; işlerin yoğunlaşması ve Sevgilimin askerden dönmesi gibiii... Evet, 2 hafta önce döndü Sevgilim askerden ve böylece kooskoca bir defter kapanmış oldu. Şimdi ise bambaşka telaşlara yönelmemiz gerekiyor, eşya alımı gibi.
Sevgilim yokken ben tek başıma dolaşmamıştım, istemiyordum yani, ama dün 365 alışveriş merkezindeki Electroworld'e gittik birlikte. Electroworld'ün güzel tarafı tüm markaların olması ve fiyatlarının uygunluğu tabiki. Gerçi en az 15 yıl ömrü olan beyaz eşyaları bu tür bir mağazadan almak ne derece akılcı olur bilmiyorum. Bu tür alışverişlerde bireysel ilişkiler daha önemlidir ya veya sonrasında daha fazla avantaj sağlayabilir ya, onun için satış bayiinden almak daha doğru olur diye düşünüyorum. Neyse, sonuçta biz modelleri incelemek için gittik dün.
Beyaz eşya kullanımı konusunda, buzdolabından atıştırmak dışında pek tecrübesi olmayan bir insan olarak şunu söyleyebilirim ki; yerli üretim veya ithal tüm eşyalar çok minik, çok dar. Bir çekmeceler var, 1karış. Buzdolaplarının rafları plastik, oyuncak gibi.. Bulaşık makinelerinin içi minnacık. 2 tencere sığmazmış gibi geliyor. Bize sağolsun çok yardımcı olan görevli kıza da söyledim, eşyalar barbi evinden alınmış gibi... Ya da bilemiyorum belki mağaza çok büyük olduğu için gözüme öyle göründü. Sonuçta herkes kullanabiliyorsa demek ki makul ölçülerde.
Electroworld'de biz dün özellikle Siemens'in modelleri üzerinde durduk; çünkü indirimler sayesinde Siemens ve Arçelik birbirine çok yaklaşmış fiyat olarak. Ama, gerçekten de şöyle birşey var, Arçelik'in buzdolabı kadar güzel bir iç yerleşim hiçbir marka ve modelde yok. 365'te Arçelik'in mağazası ayrıydı ve bizimle ilgilenen görevli pek hoş bir insan değildi açıkçası. Yani insan bir ürünü tanıtır değil mi? Çamaşır makinesi soruyoruz, eliyle "bunlar" diye gösteriyor. Ben de biliyorum onlar olduğunu! Benim Canım Sevgilim, Arçelik olmasını istemiyor bir türlü; ama ne yalan söyleyeyim iç tasarım ve malzemenin dolgunluğu olarak en sağlam ve tok görünen Arçelik. E, etrafımızda kullananlar da var ve çoğunluğu memnun sonuçta. İşte öyle bakalım, şimdi biz biraz eleme yaptık ama son söz annelerin tabi. Bir gün annelerle beraber gider dolaşırız. Tabi bu "bir gün"ün önümüzdeki 2 hafta içinde olması lazım, çünkü KDV indirimi 15 Haziran'da bitiyormuş. Ben her zaman 30 Haziran'da bitecek diye düşünüyordum ve çok rahattım; ama böyle olunca biraz tutuştuk tabi.
Bir de fırın derdimiz var. Evimizin mutfağında davlumbazın altı boş. Ne tezgah, ne dolap, hiçbirşey yok. Ocak için mecburen büyük fırın almak gerekiyor (bulaşık makinesinin yeri ayrı). Dün fırınlara da baktık, üstü ocaklı turbo fırınlar 700-800 TL civarında. Akşam annem dedi ki, ben öyle büyük fırına hiç ihtiyaç duymadım, tezgah üstü fırınlarla idare edebilirsin. O öyle deyince benim de aklım karıştı tabi. Yani az değil, o fiyata bir sürü şey alınır; ama fırın alınmazsa o boşluğa ne konacak, onu da bilmiyorum. Dolap yaptırılabilir belki, bakalım işte, şimdi onu düşünüyorum.
İşte dün Electroworld ve Arçelik'te geçti günümüz. 365'te Koçtaş da var. Şöyle bir dolaştık orda da, duvar renklerine baktık. Sütlü kahve veya açık kesekağıdı gibi bir renk var aklımızda. Bir de renk kartelası aldık, bej renkler objeleri ön plana çıkarırmış. Gerçekten de öyle, çok sevdik o renkleri ve o renge herşey yakışır.
Yoğun günün ardından Sevgilimin evine gidip yorgunluk kahvemizi içiyor, bir yandan hayal kuruyorduk. Tam o sırada dedik ki, hadi evimize gidelim. Geçen pazar Meltem Ablalar aramış ve davet etmişlerdi zaten. Biz de aradık, müsaitlermiş, gittik. Evimizi gezdik yine, Sevgilim fotoğraflar çekti. Beyaz eşyaların yerlerinin ölçülerini aldım ben de. Fazla vakitlerini almadan çıktık. Dün gece Sevgilim mesaj atmış, hep fotoğraflara baktım, hayal kurdum diye. Ben de hep hayal kuruyorum.. :) Çok eğlenceli :D
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)