2009'un ilk kaydını Ocak'ın 19. gününde yazmak mümkün oldu maalesef. Şu ana kadar yoğun bir programım vardı diyebilirim. :) Öncelikle yılbaşı telaşı, hediyeler, misafirler, gelmeler gitmeler, telefonlar derken Yılbaşını geçirdik. Kocaman bir aile olarak bizde toplandık. Nişanlımın ailesi de geldi. Hediye değiş tokuşu tabiki çok eğlenceliydi. Herksin yüzünde önce gülümseme, sonra bir hüzün, çünkü Biriciğimiz bizlerden çok uzak.. Ama benim nazik, düşünceli Sevgilim çok hoş bir sürpriz yaptı bizlere, akşama doğru Annemlere, benim annemlere ve bana (ayrıca) birer demet çiçek göndertmiş. Benimki güldü tabiki. İçlerine bir de kısacık mektuplar koymuş, benimkinde ise saat 00:00'da açma koşulu vardı.
Yılbaşının bizim için özel bir anlamı var, hele bu yılbaşının. Saat 00:00 itibariyle 5.yılımıza girdik Sevgilimle.. Bu yıldönümümüzde el ele tutuşamadık belki ama o şu an el ele tutuşmaktan, sarılmaktan, öpüşmekten çok daha önemli birşey yapıyor. Geleceğimizin önündeki büyük bir engeli kaldırmak, hep hayalini kurduğumuz evimize, ailemize bir an önce kavuşabilmemiz için çok büyük bir fedakarlık yapıyor. Bugün itibariyle de 115 günümüz kalmış oluyor :) Yılbaşı gecesi talimatlara uyarak saat tam 00:00'da okudum mektubumu. Nasıl yanımdaydın onu okurken, nasıl gördüm o parlak gözlerini, nasıl hissettim sıcacık ellerini, nefesini.. Çok öptüm mektubu senmişsin gibi..
Bütün gece bu yaşadıklarımıza, mutluluğumuza, sağlığımıza çok dua ettim, şükürler olsun dedim.
Yılbaşının ardından bir telaş daha aldı bizi, 9 Ocak günü Minik Askerimizin yemin törenini izlemek için Oltu'ya gidecektik. Yolculuk hazırlıkları, Sevgilimin siparişleri derken 9'u sabahı Erzurum uçağına bindik. Ymin törenine yetişemedik maalesef (biz öğleden sonra olacak diye plan yapmıştık, fakat töreni sabah yaptılar. Bizim uçağımız indiği sırada tören başlamıştı, oysa bizim 2 saatlik yolumuz vardı daha) Saat 12'de Garnizon'a girdik, beklemeye başladık.
Yol boyunca töreni izlemeyi çok istemiştim, kaçıracağız diye üzülüyordum; fakat oraya gidince bunun hiçbir önemi kalmadı. Tek düşünebildiğim Sevgilimi görebilmekti.. Tören bittikten sonra askerlerin dışarıya çıkması yasak, ancak çıkış kağıtlarını alınca sivil olarak çıkabiliyorlar. Bu nedenle asker kıyafetiyle göremeyecektik, o anda en çok düşündüğüm şey buydu. O kadar heyecanlıydım ki ne oturabiliyordum, ne soğuğu hissedebiliyordum. Derken çoooook uzaklardan koşan birini gördüm, takip ettim gözlerimle, derken farkettim.. "Melih geliyor.." diye mırıldanabildim sadece. O olduğundan emin olduğumda olanca gücümle koşmaya başladım.. Gerçekten hoş bir sahneydi, bütün garnizonun, diğer asker ailelerinin, nöbetçi askerlerin önünde biz Türk filmi gibi koşa koşa sarıldık birbirimize.. O anı unutmak mümkün mü???
Biriciğim de o kadar mutluydu ki, elbiseleri öyle yakışmıştı ki.. Sırasıyla anneciğine, babacığına, ablalarına sarıldı, fotoğraf çektirdik. Çok kısa bir süre kalabildi bizlerle sonra üzerini değiştirmek için içeriye geçti. O andan sonra belki yarım saat belki 1 saat bekledik ama o süre hiç bitmeyecekmiş gibi geldi. Sonunda hepsini çıkardılar, izin kağıtlarını verdiler, çıkış işlemlerini yaptılar ve Bebeğim benim oldu.. 2 gün için bile olsa ellerini tuttum, sarıldım, öptüm, hatta bir süre beraber uyuduk :) dünyada en huzurlu olduğum yer..
Oltu çok güzel bir yer.. Ordaykende konuştuk, hala da istiyorum, bu askerlik işleri bittikten sonra tatil amaçlı bir hafta-15 gün doğuyu gezmeyi çok isterim. Melih'im fotoğraf çekmeyi çok seviyor, hatta profesyonel eğitimini de aldı. O kamerasını alır, ben de video kamera alırım, bir güzel gezeriz oraları. Merkez olan bir ana cadde var, tüm dükkanlar o cadde üzerinde. İnsanlar çok misafirperver. Kapıdan merhaba deseniz çay ısmarlıyorlar. Benzin alırken bile arabanın içinde çay içtik inanılır gibi değil :)) Değişik bir otelde kaldık, bir kat içerisinde 3-4 oda, odalara kalacak kişi kadar yatak atmışlar ve ortak bir banyo. Ev gibi aslında.. Ancak sorun tuvaletin alaturka olması ve sifon olmaması. :)) Herşeye rağmen çok eğlenceli, çok değişik ve anlamlı bir ziyaretti. Bol bol Oltu Cağ Kebabı (Çağ değil!!) yedik, hatta yetmedi birer porsiyon Ankara'ya getirdik. Güzel bir Melis Pastanesi vardı, kahvaltılarımızı orda yaptık. Odamızda mutfak olmadığı için aşağıdaki kahveden bir demlik sıcak su alıyorduk, bakkaldan da plastik bardak, yanımızda getirdiğimiz Nescafe'mizi içiyorduk. Bence çok lezzetli, hiç unutulmayacak kahvelerdi onlar. Kalorifer sürekli yanıyor, demliği de kaloriferin üzerinde bırakınca su sıcak kalıyordu. Geceleri dayanabidiğimiz kadar geç yatmaya çalıştık; ama benim Minik Sevgilim bir düzene alıştığı için gece 12 gibi uyuyakaldı. Yumuk gözcükleri kapandı, dudakları tombullaştı ve kendini omzuma bırakıverdi. Ne kadar özlemiş olduğumu o an daha iyi anladım işte..
Sayılı zaman çabuk geçiyor, pazar sabahtan donecektik biz babamla. Annemler pazar günü de kalacaklardı. Sabah erken kalktık, hazırlandık, yine bol bol sarıldık, sonra biz Erzurum otobüsümüze bindik. Yol boyunca çok ağladım, cebimde birçok mendil vardı, çoğun kullandım. Zaten otobüsün (otobüs dediğim okul servisi) radyosu da yanık türküler çalıyordu, onlar söyledi ben ağladım. Sonunda havaalanına ulaştık, uçağımıza bindik ve Ankaramıza döndük. Bu şehir ilk kez çok soğuk geldi bana, çok yabancı.. Kendimi yalnız hissettim, üşüdüm..
Biriciğim Yemin Töreninden sonra Ardahan, Göle'ye geçti. Su an hala orda ve şafak 115. Bir taraftan bakınca çok uzun, diğer yandan bakınca çok kısa.. Ama bu geri sayımın evimize, geleceğimize yaklaştırdığını düşündükçe tek hissettiğim şey mutluluk.
Söylemeden geçmeyeyim, dün Biriciğimle MSN'de konuştuk. Benim bilgisayarımın kamerası vardı zaten, o da ordan bir kamera buldu ve görüntülü konuştuk.. Internet'i ilk kez bu kadar çok sevdim...
Keşifte ve geliştirmede katkısı bulunan herkese sonsuz teşekkürlerrrrr.... :)))
Tüm bunların yanı sıra 2009'a girdik ve ilk ay neredeyse bitiyor. Yeni yıl şimdilik güzel gidiyor, kardeşim işe girdi. Evde durumlar iyi, ters hiçbir durum yok işte. Umarım bütün yıl böyle gider, dilerim yeni yıl herkes için böyle gider..
Kucak dolusu sevgilerr...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder