23 Şubat 2009 Pazartesi
Kaldı 82 gun...
Bugun itibariyle Şafak 82...
Yarın plakalara başlayacağız :)) Bugün ilk iş Türkiye'nin İl Haritasını indirdim internetten. Bir de plaka listesi oluşturacağım.. Gün gün karalar dururum artık. Şu ana kadar -100 den beri- Gmail'e yazıyordum. Yarın Düzce'deyiz. Bir itiraf yapmam gerekirse bugune kadar 81 plakalı ilin Osmaniye olduğunu düşünüyordum hep. Meğer en son ilimiz Düzceymiş. Öğrenmenin yaşı yok ;)
Çok güzel bir haftasonu geçirdim. Hem eğlendim, hem çok dinlendim, hem de çok mutlu oldum. Cumartesi günü ofisten çıktıktan sonra annemlere gittim, yemeğe davetliydik. Ben gittikten yaklaşık 1 saat sonra annemler ve dayımlar geldiler. 3 aile güzel bir yemek yedik. Biriciğimiz sofrada değildi; ama hepimizin aklında ve gönlündeydi. Uzun sohbetler ettik, çaylar kahveler içtik, güldük eğlendik.
O gece ben annemlerde yatıya kaldım. Nişanlım askere gitmeden önce birkaç gece kalmıştım; ama bu sefer ilk kez tek başıma kaldım. Çok da güzel oldu; epey geç yattık, ama gece o yatakta tek başına yatmak çok zordu.. Ben de kalktım Sevgilimin parfümünü sıktım hafifçe, onu koklaya koklaya uyudum. Hep kollarını bana sardığını hayal ettim. Hayali bile kendimi güvende hissetmeme, mışıl mışıl uykuya dalmama yetti. Birlikteliğimizin ilk zamanlarından beri başımı ne zaman göğsüne yaslasam esnemeye başlar, uyurum. Hani insanın morali bozulur, canı sıkılır ya, öyle zamanlarda ben başımı onun yüreciğine dayarım, o da bir koluyla beni sımsıkı sararken diğer eliyle saçlarımı okşar, hiçbirşeyciğim kalmaz o zaman.. İşte Cumartesi gecesi de öyle huzurlu hissettim kendimi Biriciğimin kollarında..
Pazar sabahı saat 10 civarında kalktım, güzel bir kahvaltı yaptık. Sokaktan simitçi geçti, simit aldık biz de. Bizim evimiz bir site içinde, bu nedenle simitçi vs girmiyor. Sokaktan geçen simitçinin sesi, sıcak sıcak simitler çok hoşuma gitti bir anda. Benim Ördekim de çok sever simidi. Hele yanında çay ve peynir de oldu mu.. Aa bir de zeytin tabiki :)) Zaten oralarda en çok zeytini özlüyormuş, güzel değilmiş zeytinler. Bir de son zamanlarda canı çok balık istiyor. Nasıl gönderilir balık bilmiyorum ki!!.... Konserve ton balığı falan mı göndersem acaba? Orda da markette satılır herhalde, çarşıya çıktığı zaman alabilir belki.
Pazar günü saat 3'e kadar annemlerde oturdum. Sonra dolmuşla eve dönerken annemleri aradım. Onlar da çarşıya inmişler, markette buluştuk beraber döndük eve. Çok denk geldi ve güzel oldu yani.. Eve gider gitmez banyoya girdim; ama nasıl bir banyo. Dünü spa günü ilan ettim kendime. Televizyondan aldığımız bir Spa setimiz vardı. Pilli bir alet, ucuna farklı ekler takıyorsun, kimi gözenekleri açıyor, kimi masaj yapıyor, kiminin üzerinde ponza taşı var. Teker teker onları kulandım. Tam 1 saat sürdü banyom; ama çıktığım zaman o kadar rahatlamıştım ki.. Hemen yüzüme maske yaptım, vücuduma kremler sürdüm, misler gibi oldum. Saçıma da fön çekmemle Pazar günlerinin en yorucu, uğraştırıcı faslı bitmiş oldu. Böylece önümde koooooocaman bir akşam kaldı.
Gece Lost'un tekrarlarını izledim korka korka. Sezon finalini gösterdiler bu haftasonu, önümüzdeki hafta da yeni sezon başlayacak. Minik Sevgilim 4üncü sezou da izleyememişti, 5i de izleyemeyecek. 4. sezonun CDleri de çıkmadı daha. Çıkar çıkmaz alacağım, sonra benim Bi'tanecik Sevgilim gelecek, biz yatağımızda cips yerken, kola/kahve içerken dizimizi izleyeceğiz. Sonra uyuyakalacağız, birlikte uyanacağız.. Daha güzeli bunu bir ömür kendi evimizde yapacağız.. Oley!!..
İşte böyle güzel bir haftasonunun ardından yeni haftamıza başladık.Haftaya bir başladık mı, hele de Çarşamba geldi mi, günler çabucacık geçiveriyor. Önümüzdeki pazartesi şafak 75 olacak :) Bu aradaaa, ben Biricik Sevgilime çok güzel bir sürpriz hazırlıyorum. Bu aralar elişi olarak etamine fena halde takmış durumdayım. Aşkımın yemin töreninde çektirdiğimiz fotoğraflardan birini etmine işleyeceğim. Cumartesi günü ofisten çıkınca bir de çarşıya uğradım, etamin kumaşı aldım. Yarın resmi bastırıp iplik alacağım. Sonra da hızla işlemeye başlayacağım. Şu an yaptığım bir set var aslında; ama biraz adi bir set. Yani, iplikleri çok ince, hiç tok durmuyor, etamin desen aynen plastik, hiç güzel görünmüyor.. Alıştırma olması için almıştık, epey de öğrendik; ama görüntüsü hoşuma gitmiyor artık. Ben de kendi el işimi yapmaya karar verdim. Fotoğrafımızı bitirince farklı şeyler de deneyeceğim, mesela evimiz için "Welcome" Panosu yapmak istiyorum. Üzerinde horoz, civciv, ördek vb olabilir, turuncu, sarı göz alıcı renkler olur diye düşünüyorum. Bakalım artık zamanımın ve sabrımın yettiği yere kadar gideceğim!! :)
Yine uzuuuun uzun anlattım günlerimi. Bu arada bir önceki Cumartesi Sevgililer Günüydü. Tüm aşıkların Sevgililer Günü kutlu olsun, Aşkınız hiç solmasın, herkes mutlu olsun...
Sevgiler...
6 Şubat 2009 Cuma
Sevgilinin Elleri
Ondan sıcağı var mıdır?
Size elleriyle birlikte kalbini de teklif ettiğinde derin bir huzur, güven ve mutluluk hissetmez misiniz?
O andan sonra hiçbir kötülük gelmez insana, hiçbir şey ters gitmez, yağmur yağdığı için kızılmaz (ona hiçbir zaman kızılmaz da..), geç kalma telaşı yaşanmaz. Sadece ikiniz kalırsınız dünya üzerinde...
İşte sevgiyle açılan eller böyle bağlar insanları ve kalpleri birbirine. Dün Biricik Sevgilimin dönüşüne 100 gün kalmıştı, bugün şafak 99 :) Geçen 55-56 gün içerisinde en çok özlediğim şey elleri ve gözleri oldu Meleğimin. 5 yıl sonra bile buluştuğumuz anda parlayan, hislerini, duygularını, kalbini okuyabildiğim, sıcacık kahve kahve bakan, güneş çıktığında elaya çalan, şımardığında ördek masumiyetiyle mahçup mahçup bakan gözleri.. Benim gözlerim.. Dünyaya baktığı o pencereyi benimle paylaşan, beni zenginleştiren, bize özel bir dünya yaratan..
Günlük hayat içerisinde, koşuşturma sırasında insan farketmiyor yalnızlığını. Çalan telefonlar, bilgisayar, iş güç, gün ışığı insanı peşinden sürüklüyor. Ama gün bitince ay ışığı bu kadar dost olmuyor.. Sizi de kendi yalnızlığına çekiyor ve hayallerle başbaşa bırakıyor.
Yanan bir şömine önüne atılmış minderler, sıcacık bir battaniye, ellerde çaylar kahveler ve sarılan iki Sevgili.. "Çok az kaldı" diyorum hep kendime.. Bundan 8-8,5 ay sonra kendi evimizde bu rüyayı gerçeğe dönüştüreceğiz. Sevgilim de oralarda öyle diyor, bunları düşünüyor biliyorum. Yemekten sonra o köpüşümüzü gezdirirken ben sofrayı toplayacağım, çayları koyacağım. Bir de güzel bir film buluruz belki veya hararetli bir tartışma programı. Sevgilim konu geliştikçe okuduklarını, bildiklerini anlatır bana. Umarım ben de ona birşeyler katabilirim. Yavaş yavaş uyku bastıracak sonra. Belki ben dizlerinde uyuyakalırım veya Eşim uyuklarken saçlarını okşarım. Yatağımıza yattığımızda birbirimize sarılıp uyur, rüyalar görürüz. Bir ömür bundan ibaret olsa yetmez mi insana :) Ferhat Göçer'in yeni bir şarkısı ve klibi var, "Aklım Sende Kalır". Şu anki hislerimi, aklımdan geçenleri daha iyi anlatacak birşey düşünemiyorum. Tahmin edileceği gibi her izleyişte ağlıyorum :))
Ayrılığımızın 1/3ü bitti artık. Tek istediğim önümüzdeki süreçte de bir kez olsun ziyaret edebilmek ama Biriciğim gelme diyor. Onun için kavuşmak güzel ama ayrılmak daha zor tabi. Bu yüzden ikimize de düşen biraz daha güçlü olmak, bu süreci birbirimizi özleyerek geçirmek.
Hadi hayırlısı bakalım..
Sevgiler..
Size elleriyle birlikte kalbini de teklif ettiğinde derin bir huzur, güven ve mutluluk hissetmez misiniz?
O andan sonra hiçbir kötülük gelmez insana, hiçbir şey ters gitmez, yağmur yağdığı için kızılmaz (ona hiçbir zaman kızılmaz da..), geç kalma telaşı yaşanmaz. Sadece ikiniz kalırsınız dünya üzerinde...
İşte sevgiyle açılan eller böyle bağlar insanları ve kalpleri birbirine. Dün Biricik Sevgilimin dönüşüne 100 gün kalmıştı, bugün şafak 99 :) Geçen 55-56 gün içerisinde en çok özlediğim şey elleri ve gözleri oldu Meleğimin. 5 yıl sonra bile buluştuğumuz anda parlayan, hislerini, duygularını, kalbini okuyabildiğim, sıcacık kahve kahve bakan, güneş çıktığında elaya çalan, şımardığında ördek masumiyetiyle mahçup mahçup bakan gözleri.. Benim gözlerim.. Dünyaya baktığı o pencereyi benimle paylaşan, beni zenginleştiren, bize özel bir dünya yaratan..
Günlük hayat içerisinde, koşuşturma sırasında insan farketmiyor yalnızlığını. Çalan telefonlar, bilgisayar, iş güç, gün ışığı insanı peşinden sürüklüyor. Ama gün bitince ay ışığı bu kadar dost olmuyor.. Sizi de kendi yalnızlığına çekiyor ve hayallerle başbaşa bırakıyor.
Yanan bir şömine önüne atılmış minderler, sıcacık bir battaniye, ellerde çaylar kahveler ve sarılan iki Sevgili.. "Çok az kaldı" diyorum hep kendime.. Bundan 8-8,5 ay sonra kendi evimizde bu rüyayı gerçeğe dönüştüreceğiz. Sevgilim de oralarda öyle diyor, bunları düşünüyor biliyorum. Yemekten sonra o köpüşümüzü gezdirirken ben sofrayı toplayacağım, çayları koyacağım. Bir de güzel bir film buluruz belki veya hararetli bir tartışma programı. Sevgilim konu geliştikçe okuduklarını, bildiklerini anlatır bana. Umarım ben de ona birşeyler katabilirim. Yavaş yavaş uyku bastıracak sonra. Belki ben dizlerinde uyuyakalırım veya Eşim uyuklarken saçlarını okşarım. Yatağımıza yattığımızda birbirimize sarılıp uyur, rüyalar görürüz. Bir ömür bundan ibaret olsa yetmez mi insana :) Ferhat Göçer'in yeni bir şarkısı ve klibi var, "Aklım Sende Kalır". Şu anki hislerimi, aklımdan geçenleri daha iyi anlatacak birşey düşünemiyorum. Tahmin edileceği gibi her izleyişte ağlıyorum :))
Ayrılığımızın 1/3ü bitti artık. Tek istediğim önümüzdeki süreçte de bir kez olsun ziyaret edebilmek ama Biriciğim gelme diyor. Onun için kavuşmak güzel ama ayrılmak daha zor tabi. Bu yüzden ikimize de düşen biraz daha güçlü olmak, bu süreci birbirimizi özleyerek geçirmek.
Hadi hayırlısı bakalım..
Sevgiler..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)