18 Nisan 2011 Pazartesi

Beko'muzu Uyuttuk :(

Beko, yani Bekir, benim Sevgilimin 11 yıllık kedisi. 11 sene önce sokakta bulmuşlar onu, hem de bir arabanın altında kalmak üzereyken. Almışlar eve getirmişler. Sevgilim İstanbul'daymış o sırada, dönünce görmüş, pek beğenmemiş. Tipik tekir sokak kedisi işte.

Zamanla alışmışlar birbirlerine, Sevgilim onu sevmeye başlamış. Sevgi dediysem canımlı cicimli olmayı anlamayın hemen. Bizimki daha çok kuyruğunu çekme, bir iki şaplak atma, gıdıklama türü bir sevgi. Bekir'e bütün eğitimlerini bizzat Sevgilim vermiş; yüksekten atlama (gardırop üstünden), kaleci olma, dengede durma (sallanan kapının üstünden düşmeme), kavga teknikleri gibi. Yetmemiş, Sevgilimin dinlediği müziklerden Bekocuk da nasibini almış, bangır bangır dinlemiş. Bu disiplinli eğitimin sonunda da böyle aslan gibi bir kedi olmuş çıkmış.

Ben köpekçiyimdir, kedileri uzaktan severim. Oturduğumuz site kedi dolu, ve herkes hepsini besler. Küçükken benim de öyle bir kedim vardı, severdim yemek verirdim. Bir gün severken çok kötü tırmaladı beni, ondan sonra da kedilere karşı bir soğukluk oldu içimde. Uzaktan yine severim de kucağıma alıp okşamam. Bekir'le de çok yakın bir ilişkimiz yoktu. Birkaç kere başını sevmiştim, o da Sevgilimin hatrına. Zaten Bekir de sevilmekten hoşlanan bir kedi değildir. Kendisine dokunulmasını sevmez.

Kendine has bir karakteri vardır, asidir, sinirlidir, bencildir de. Evi otel niyetine kullanır, gün boyu hep dışarıdadır. Kısırlaştırılmış olmasına rağmen çapkındır. Evde yemeğini yer, dışarı çıkınca sokak kedileri için konan mamaları da yer. Güvercinleri kovalarken balkondan (1. kat) düşmeye bayılır, bir de balkondan atlamaya üşenirse apartmandan çıkan komşuların kafalarını basamak niyetine kullanır. Sabahın köründe dışarı çıkmak için miyavlamaya başlar, uyanmazsan gelir kafana basar, çıkınca üşüyüp geri döner, Sevgilimin pencerisini tıklatır, Sevgilim içeri alır onu. Bu dediğim sabah 4-5, öyle..

Mahallenin kabadayısıdır, karşısında tüm kediler titrer, sıkı kavgacıdır. Sokak köpeklerine bile diklendiği olmuştur da Allah'tan köpekler onu ciddiye almamışlardır :D Cep kaplanıdır, öyle güzel desenleri vardır ki her gören kaplana benzetir. Gözleri ise bir değişik, bir ürkütücü.. Annem mesela bakamaz gözlerine, içim tuhaf oluyor der.

Di yani.. Geçtiğimiz hafta Bekirimizin her iki böbreği de iflas etti maalesef. Bir süredir tedavi altındaydı, veterinerde kalıyordu ama ilaçlara cevap vermez olmuştu. Böbrekler de artık dayanamayıp pes edince Bekirimiz hızla kilo vermeye, güçten düşmeye başladı. Veterineri yaşadıklarını şöyle anlattı bize: "nasıl ki ete asit dökerseniz o et yanar, Bekir'in vücudu da öyle yanıyor; çünkü üre dolaşıyor damarlarında." Uzun süre uyutmak konusunda tereddüt ettik; ama arka ayakları tutmamaya başlayınca zamanın geldiğini anladık.

Son iki gününü evinde, yatağında geçirdi Bekircik. Cumartesi günü de Sevgilimin kolları arasında son nefesini verdi, Sevgilim çok ağladı, çook. Bu yaşanması gereken bir süreçti ve daha fazla acı çekmeden bitti. Şimdi güzel mahallesinde mışıl mışıl uyuyor.

Canımız Bekirimiz...

4 yorum:

  1. ne mutlu bekire, sizin gibi insanlarla yasamis, bircemcim sen de oyle guzel anlatmissin ki bekiri, ben bile cok uzuldum cook

    YanıtlaSil
  2. sağol Görkemcim, onun için en iyisi bu oldu. ama onun gibi bir kediyi daha bu dünya kaldırmaz :)))

    YanıtlaSil
  3. Bekir çok şeker va şanslı bir kediymiş darısı diğer kedilerin basına :)

    YanıtlaSil
  4. gerçekten şanslıydı ve aralarında az görülebilecek bir sevgi vardı. Teşekkürler...

    YanıtlaSil